Şehzade Mustafa’ya Ağıt

Duvarını arayan bu taş taşlar içinde yakut
Taşını arayan duvar mı dense yeridir bilmem ki
Haneyi viraneye mi bende olmak için
Bir seng ki benzeri yok konmak çün
Canlar canı cananı tek olsan ne ki!
Kıymetini yedi cihan bilse de bilinmez
Varlıkta yok olan yoklukta var olan sensin
Sebebi müsebbebim var olsan da ne ki
Hayır!..hıçkırıkların haykırışların yankısında
Göklerin görüp göreceği bu mu Allahım!..
Bu acının acılar arasında yeri yok! Yok!!!
Yok! Bu acıların haykırışların hıçkırıkların hayatımızda
Senin sarayların benim zindanım baba!..
Zindanımda aydınlanan gönüller ki ah!..
Yok! Bu acının tarifi yok! varlık içre, yok
Berrak bir su yıldız nehrinde akarken
Kuyulara bakraç ipi olacak yağlı urganlar
Hangi temiz boyunları burdunuz…
Hayır!!! İtirazlara kâfi gelmeyen kelime
Bin çığlığı bin gönülden haykıran
Erenler dergâhından taşan duygu seli
Çağları aşsa da yakar değen yürekleri
Var mı? Çağı böyle duyguların var mı?
Varlık bahsinde yok olanların ah!!!
Yokluk bahsinde var olanlara hu!!!
Yeri var mı! Yeri var mı! Yeri var mı!

Bize yüce millet dedirttiler yaptılar
Irkları dinleri renkleri Osman-ı alî
Yine de bütün itiraz kayıtlı kelimeler
Dolanıyor dilime düğümleniyor boğazımda
Olamaz!.. her ne kadar olmuş olsa da
Körpe fidanlar başak tutmuş gök ekinler
Hangi günahlarından ötürü yokluk şerbetini
Kirli ellerin yağlı urganların hissizliğinde içtiler
Ey! Yokları hayırları varmıları olamazları
Halk eden Rabbim sığınışımız sanadır, sana!
Ak pak bir sahifedir benim hayatım
Bir ten değildir yalnız bir onur mücadelesi
Hikayeler içinde hikaye hayatlar içinde hayat
Sokulur karanlıklar aydınlıkların içkin koynuna
Aydınlıklar en zifiri karanlıklardan içre
Gümüş rengi bir gökyüzü bekler nöbette
Ne zaman hayata dair bir ihanet başlasa
Orada baş edilemez olur yeniden inşa
Bizi bu taş binalar kadar mukaddes kıl
Hep yaşanmış say bu hikaye hepimizin
Hiç yaşanmayacakmış gibi yaptığımız çok olur
Çok olur bizim hikayemiz sizin hikayeniz olur
Adem’in çocukları ola geldiğimizden bu yana
Habil Kabil kardeş çocukları değil miyiz ki
Değil mi ki kardeş kavgasına tutuştuğumuz gün
Osman-ı  alînin den-i  günü değildi bilin
Tarih tekerrürden ibaret hayatlar hayatlardan
Zamanlardan  mekanlardan kayıtsız sonsuz
Bir dünya maveraya dönüşmeye namzet
Koklar çiçeklerini solmasın bitanelerim
Hiç kara günlerde kararmasın bahtımız
Kırılsın piyaleler dökülsün meyler
Rintler  aşk ile meşk etsin hu!..
Hanendeler sazendeler rakkaseler raks etsin
Başım yolunuzda canım uğrunuzda
Malım törenizde kurban erenlere hu!
Başlarken giydik kefenimizi fani hayata
Şimdi tekrar dönüşüyoruz en saf yakîn halimize
Hep ilay-ı kelimetullah oldu düsturumuz erenlerle
Bindik tahterevallinin bir ucunda masiva tutkular
Kanunu ilahi bakın ki bitti oyun mavera hesap var
Vakitler hayrola hayırlar fethola şerler defola hu!
Beni bütün zarafetimle bilin beyzadeliğimle
Bilin vakfı hayat hayatımız hayatınızın Mustafa’sı
Düsturumuz  göğertmek umutları karatmak değil
Ben gönüllerin sultanı sultanların şahı ŞEHZADESİ
Ahmet’i  Mehmet’i  Muhammet’i  Mustafa’sı…

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Girdiniz Ya Kapıdan / Ay Vakti
Kendi İsmine Bakabilen İnsan / Semra Saraç
Şirâze’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar -81 / Şiraze
Necip Fazıl’a Muhabbetin Bedeli / Muhsin İlyas Subaşı
Yitik Cennet’in Peşinde: Mehmet Akif İnan / Abdullah Arif İnan
Tümünü Göster