İnsanın dışarıyı salt kendi indinde gözlemesi, narsistçe bir tutumun sonucu. Yunan mitosunda sudaki yansımasına bakıp aşık olan kahramanın halinden mülhem psikolojik bir vaka. Narsizmin bireye ait semptomları sadece tekil insanı mefluç edebilir ve bu da tolore edilebilir ancak cemiyet düzeyinde bir sorun olarak narsizm bu kadar masum değil.
Narsistik tutum genetiktir. Nesilden nesle aktarılan söz konusu tutumun son örneği; yakinen etki sahası içinde bulunduğumuz Batı Medeniyeti. Medeniyet şablonuna giren bütün oluşumlar narsistir, dediğimizde öyle mübalağa etmiş sayılır mıyız? Hayır, demeyi haklı kılacak delail-i sabitelerimiz fazlasıyla mevcut. Kendini beğenme, diğerine tepeden nazar medeniyetlerin narsistik tutumuna verilebilecek örnekler arasında bulunuyor. İslam lafzı da olsa medeniyetin kirini temizlemeye kafi gelmeyecek. Çünkü eli anlıdır medeniyetin. Rafine hali bu durumu perdelemekten başka bir işe yaramayacaktır.
Medeniyetin rafine oluşunun, onun burnu havada oluşuna delil teşkil ettiğini söylemek mümkün. Narsizmin çocuğu olarak medeniyetin bütün izlerini hem kadim hem çağdaş medeniyetlerde görmek içten bile değil.
Sanatı safına çekip daha sevimli görünme çabası, medeniyetin günahlarını silmez. Bizde kavramın ilk kullanımını 1834’te görmek mümkün. M. Reşit Paşa’yı ‘’Medeniyet Peygamberi’’ diye tanıtan Şinasi mezkur kavramın da mucidi.
Narsizmi çekilmez kılan; onun sadece takındığı tavır değil elbet. Yol açtığı kriz bugün daha belirgin olarak duruyor. Antik Yunan’ın bıraktığı miras, şimdi çocuklarının alınlarına kazınmış vaziyette. Roma’da iki tür insan; Romalı ve Romalı olmayan vardı. Roma kendi haricindekini insan olarak görmez ve onu barbar olarak tavsif etmede de bir beis addetmezdi. Pax Romananın teşekkülü bu minval üzereydi. Narsizmin doğduğu yerin bundan gayrısına izin vermeyişi mezkur kavramı daha tartışılır hale getiriyor.
‘’Efsane, gerçekten daha sahicidir.’’diyen Garaudy’ye hak vermemek olmaz. Narsizme kaynaklık eden efsane, ete kemiğe bürünmüş bir durumda. Narsist, kendine meftun olduğu kadar başkasına düşmandır da. Saygı ve düşmanlık, mezkur hali meydana getiriyor. Ne var ki sevgiyi kendine, düşmanlığı başkasına yönelten malul tavır, ne İsa’ya ne Musa’ya yaranıyor.
‘’Kendine iyi bak!’’ sözü, narsizmin popüler kültürdeki yansımasından başkası değil. Kendine ama sadece kendine iyi bakan, kendisi gibi olmayanları ihmal etmiş olmuyor mu? Kendine iyi bakan her nazar, bir başkası için aynı teveccühü göstermiyor. Gel gör ki modern gündelik hayat, salt bireye yönelik töleransa calib-i dikkat gösterip iş başkasına geldiğinde yan çiziyor.
Gerçi bireyin buhranından, bohem yaşamdan geriye sahici bir uğraş için boş alan kalıyor mu dersiniz? Bu bakımdan olsa gerek birey, dış dünyaya göre öncelenmiş ama hak etmediği bir yer işgal etmiştir. Diğergamlık, tası tarağı topladığında bu yana birey merkezli yaklaşım, revaç buldu. ‘’İnsan, insanın kurdudur.’’deyişi neredeyse haklı bir zemine oturuyor.
Kadim anlayışta ‘’kendine bakmak’’olsa olsa öze rücu etmenin yolu olarak anlamı tazammun ediyordu. Buna göre insanın kendini bilmesi kadar kıymete haiz ulvi haslet olamazdı. Ne var ki bu, bireyin kendi ile ilişkisinden bambaşka bir durumu izhar ediyor. Bireyin modern saikle kendine yönelimi, bir başkasının rağmına vuku buluyor. Oysa kadim zihniyette kendine iyi bakmak yerine kendini bilmek yer değiştiriyor. ‘’Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen.’’der Şeyh Galip. Varlığın özü olduğundan zatına hoş bakmalısın. Yoksa başka numaran yok senin!
Bu Sayının Diğer Yazıları
Vahap Akbaş’a / Abdulkadir KalkanŞaire Şiir / Celil Şahin
Bir Çocuk Gülüşüne Tutundum / Zekai Günal
İnsan ve Nokta / Ay Vakti
Lügat Âh Çekermiş Şair Ölünce / Nurullah Genç
Tümünü Göster
Gün Aşırı
- İlk Adım
25 Nis 2018
Allah’ın adıyla Şairin anlamlı beytiyle giriş yapmak istiyoruz: “Erişir menzili Devamını Oku…
Cuma Akşamı
- Bana Sevdamı Geri Ver
25 Nis 2018
Kim, neyi kaybettiyse onu arıyor. Kıymet arz eden ve kendi Devamını Oku…