Bir Parça Mavilik Bir Parça Gökyüzü

Kurşuna dizilmiş adamlar gibi bakıyorduk gökyüzüne
Bir mavilik olsa kurtulacaktık bir mavilik
Yüzümüze tutulan aynalar bizden başka herkesi gösteriyordu
Bir bulut kaynadı avuçlarımızın içinde
Bir bulut kaybolmuş gezegenlerin içinden çıkıp geldi
Dua eden kadınların yaşmağından bir yıldız kaydı
Savaştan dönen adamların omzu gibi çöküktü yüzleri
Ellerinde çatlamış toprağın haritaları duruyordu
Harran ovasının güneşi emziren toprağında durduk
Ceylanpınar’dan bir gül kokusu geldi yağmurla
Urfa’nın seher vaktinde ibrahimi güller açtı
Tek Tek Dağları’ndaki peygamber çiçekleri gibi kokuyordu.

Yaralı bir atın kırılmış dizleriyle bakıyorduk gökyüzüne
Bağdat’ın kül olmuş umutlarıyla öylece kala kaldık
Rakka’da dizlerini döven bir annenin ağarmış saçlarına baktık
Hama’nın dolapları dertli dertli dönmüyordu
Halep çarşılarında boynu bükük bir ezan okunuyordu
Mağrur ölülerin yüzünde topraktan bir gülüşle
Ölerek çoğalan bir ülkenin mezarları arasında dolaştık
Şam’ın ışığını yitirmiş evlerinde üşüyordu çocuklar
Biliyorum bir mavilik olsa kurtulacaktık hepimiz.

Kuyruğunu yitirmiş bir tavus hüznüyle bakıyorduk gökyüzüne
Nil nehrinin öfkesine sığınarak taşmaya başladık
Önce bayraklar büyüdü göklerin beşiğinde
Masalların koyağında dizginlenemeyen bir attı zaman
Seyit Kutup’u asan ip artık hepimizin boynundaydı
Her gün asılıyorduk ama her gün yüzlerce kere
Mısır köpeklerin önüne atılan bir arslan gibi haykırıyordu
Pençelerinden firavunların kemikleri dökülüyordu
Ve Mısır karanlıkların içinde bir parça mavilik arıyordu.

Kesilmiş bir çınarın dalları gibi bakıyorduk gökyüzüne
Fener yokuşunda çözülmüş bir zünnar gibi duruyordu İstanbul
Burnunu kırmadan giden gemilerin karaya oturduğu denizlerde
Mayhoş bir türkünün karıncalanan saatlerinde Beyoğlu
Hınzır gülüşlerin çarpım tablosu gibi duruyordu
Bizse atımızı hızla Eyyüb Sultan’a doğru sürdük
Orada doğacak biliyorduk İstanbul’un güneşi
Ve birden Ayasofya dedik bozuldu büyü
Fakat düştüğümüz yerde dillerimiz lal oldu
Bir mavilik olsa yetecekti bize bir parça mavilik
Daha sonra İstanbul içimize bir hançer gibi saplandı
814.578 metre karelik Türkiye’nin içinde
Bizim efkârımız İstanbul kadardı.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Beklediğimiz Zaman / Ay Vakti
Diyar-ı Gurbet / Şeref Akbaba
Görmenin ve Duymanın Düğümleri / Necmettin Evci
Eski Bir Zarf ve İmlâ / Ali Yaşar Bolat
Yaşamak / Yavuz Ertürk
Tümünü Göster