Alaaddin Soykan’ın ‘Doru Özlem’ Kitabında Peygamber Kıssaları

Peygamber kıssaları, İslam medeniyetinde inançtan kaynaklanan büyük bir öneme sahiptir. Kur’an-ı Kerim’de Peygamber kıssalarından; ibret almamız, Peygamberimizden önceki Peygamberleri ve kavimleri tanımamız için bahsedilmiştir. Edebiyat tarihimize baktığımızda;  Divan edebiyatı, Halk edebiyatı ve son olarak Yeni Türk edebiyatında da Peygamber kıssaları geniş yer bulmuştur.
Şair Alaaddin Soykan da yeni şiirin temsilcilerinden bir şair olarak, şiirinde Peygamber kıssalarına yer vermiş, duygularını en güzel ve duru biçimde ifade etmiştir. Pınarhisarlı şair,  ilk şiir kitabı olan Doru Özlem’de bulunan 62 şiirinden 14 tanesinde Peygamber kıssasına değinmiştir. Bu sayı, yaklaşık olarak % 22,5 oranına tekabül etmektedir. Kitabında yer alan Peygamberler arasında, Hz. Nuh, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Davud ve son olarak Hz. Muhammed (S.A.V.) bulunmaktadır. Tespit edilen şiirlerden parçalar şunlardır:
Hz. Nuh
Hz. Nuh iki şiirde tufan kıssasına değinilerek yer edinmiştir:
“Nuh kim beli değil henüz
Salt tufanı var” (Gülle Söyleşi)
Hz. Nuh kıssası, tufana karşı Allah’ın emretmesiyle kendisine inananların ve her hayvandan birer çiftin gemiye alınmasıyla bilinmektedir.
“Okyanuslar görüyorum gözyaşlarında
Öç uğuldayan
Doruk kesilişine bakarak hınç ulu dağların
İşte diyorum o usul Nuh
Ve işte tufan” (Pençe)
Hz. Yusuf
Hz. Yusuf kıssası, bizzat kendisinin gördüğü rüya üzerine babası Yakup(a.s)ın  kardeşlerinin kötülük yapacağından korkması ve uyarması,  buna rağmen kardeşlerinin taahhütte bulunarak  onu alıp gitmeleri ve kıskançlıktan ötürü onu bir kuyuya atıp babaları Hz. Yakub’a bir kurdun yediğini söylemeleriyle başlar ve devam eder. Bu kıssaya”Ahsenü’l Kasas” denir. Şairin üç şiirinde de Hz. Yusuf, kuyuya atılmasıyla yer almıştır.
“Yusuf’um mestim kuyuda
Hareyim her akan suda
Rüzgârım alev estim od’a
Yakıp duran Leylâ Leylâ” (Leylâ Leylâ)
“Çağıran Yusuf’u büyük göreve o ilerisini gören kör
Kuyuca olmuşum
Yusuf aydınlığı bundan vaktin sinmiş içime
Tanımazlığına sınır sevginin bundan canciğer
Boca olmuşum” (Sevginin Sınır Tanımazlığına Boca Olmak)
“Kuyulara Yusuf Yusuf
Düşer oldum düşer yâr yâr
Çiğken şükür Yunus Yunus
Pişer oldum pişer yâr yâr” (Vakti Söz Çiçeklemek)
Hz. Musa
Alaaddin Soykan’ın bir şiirinde Hz. Musa asasıyla yer almaktadır. Hz. Musa’nın asası, Allah’ın dilemesiyle yılana dönüşmesi ve Kızıl Deniz’i ikiye bölmesiyle bilinmektedir.
“Hanidir asasıyla elde dağ bel çok Musa
Firavun arar
Yürürlükte olan acap bu ne zulüm ki” (Gülle Söyleşi)
Bir şiirde, Hz. Musa Tur Dağı’yla birlikte zikredilmiştir. Hz. Musa’ya,Tur Dağı’nda vahiy gelmiş, Allah ile konuşmuştur.
“Ve dağlarda mücahitler
Tur’da o Musa imanlı
Bir ağızdan can coşkulu
Hasret koro hû derler hep
Hû der dağ taş sevda esrik
-Gözün artta kamasın yâr
N’etse gider firavunlar” (Usul Koro)
Hz. Musa’nın Firavunu dinine davet ettiği bilinmektedir. Hz. Musa ile Firavun zıtlığı şiirinde şu şekilde yer almıştır.
“Dev bir pençe oldu çünkü ahı arştan yere
İnince mazlumun
Ki zulmü şıppadak kavramaya öyle bir akkor hazır ki hem
Dememek elde değil hani bakıp bu hale
Nar hışım ağardığını artık Musa bir tanın
Üstüne firavunluğun” (Pençe)
Hz. Davud
Hz. Davut güzel sesiyle Zebur okurken, herkes susup onu dinlemesiyle bilinmektedir. Bir şiirde Hz. Davud bu yönüyle geçmektedir.
“Dağlar Davut olmuş gür gür Zebur okuyor
Yer gök can kulak
Yayılan doruktan her yana vay bu nasıl ses ki
Titreşimlerle şimşekten yekinin diyor
Uyup vahye hak”
Hz. Muhammed (S.A.V.)
Bedir savaşı, Mekke müşriklerine karşı ilk ve kazanılan savaştır.
“Yol alsam da vakte Bedir
Ulaşsam mıdır” (Usul Sesli Sözcüklerle Kuytu Konuşmak)
Şairin üç şiirinde Hz. Muhammed (S. A. V.) Hıra Dağı’na çıkıp tefekküre dalması ve ona ilk defa vahiy gelmesiyle yer almaktadır.
“Suları inancın hak birikin
Geleceğe can erinç koy olun
Ki tevhit çimsin inkâr orda
Vakte vahiy dalışlarla
Öteler duru içinize
Çağ düzerken iman ışın
Ufkundan Hıra doruk ruhun” (Yanmak Diyarı Bir Yere Çıra Erişmek)
“Belir ey nazlı im secdeler yer deler olsun
Dualar harlı
Ki senden habersiz olsa dağlar kılarlar mıydı
Doruklarını hiç kavi mor
Hıra rüzgarlı” (İm)
“Mağarasından doğan güneş Hıra’nın apaydın
Batmayacaksın
Koyu zifiriliği yarasaların o olsa kaç katman
Ufkunda inancın gökkuşağı alında şafak olarak
Hep ağacaksın” (Esenlik Korosu)
Hz. Peygamber (S.A.V.) bir şiirde, güneş gibi aydınlık olarak ifade edilmiştir.
“Güneş Nebi’nin izinde öyle canhıraş ay aydın
-Haydin! demeye o çok ulvî ve o hor yola
Muvazzaf kıl beni Rabbim” (Dua)
Şair, bir şiirinde Hz. Peygamber’in güneş gibi nurlu ayak izine yüz sürme isteği onun yolundan ayrılmak istememesi ve günahlarından temizlenmeyi arzulamasıyla yer almaktadır.
“Ki ben hafif günah esmer bir karanlığım
Şavk şavk olsam ah hani bir
Yüz sürüp izine Son Nebi’nin güneş topuklu
Aydınlanmak üşüsem de
Berrak olsam ah hani bir” (Ahu Usul)
Peygamber kıssaları, şairin şiirlerinde yer edinmiş, telmih yoluyla şair duygularını daha rahat ve duru bir şekilde ifade edebilmiştir. Şair, İslam medeniyetinin insanımıza bıraktığı izlerden faydalanmış, şiirlerine sindirmiştir. Alaaddin Soykan, bir çok yönüyle incelenmesi gereken bir şairdir.
KAYNAKÇA:
SOYKAN, Alaaddin, Doru Özlem, Akabe Yayınları, İstanbul,1985
SOYKAN, Alaaddin, Vay Sevda Karam, Beyan Yayınları, İstanbul, 1997
YENİBAŞ, Hasan, Peygamberler Tarihi, Işık Yayınları, İzmir, 2011
PALA, İskender, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Kapı Yayınları, İstanbul, 2008

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Beklediğimiz Zaman / Ay Vakti
Diyar-ı Gurbet / Şeref Akbaba
Görmenin ve Duymanın Düğümleri / Necmettin Evci
Eski Bir Zarf ve İmlâ / Ali Yaşar Bolat
Yaşamak / Yavuz Ertürk
Tümünü Göster