Kitapları İkinci Ele Düşürmeyen Okurlar…

Her kitapseverin, ya da kitap olmadan hayatın da olmayacağını kabul eden ‘kaideyi bozucu istisna insanlar’ın bir şekilde yolu sahaflara düşüverir. Eski eserlerin, okunmuş veyahut da evde kalabalık ettiklerine inanılan kitapların son duraklarıdır sahaflar. Yaşlıların huzurevlerine sığındığı gibi, onlar da sahaf raflarında yer bulan; hatta bazen raflarda yer kalmadığı için gelişi güzel üst üste istiflenen garip kitapların mekânıdır sahaflar. Bunlarla birlikte, pek değerli, paha biçilmez ve ‘eskimek bilmez eski eserlerin de okuyucusunu ve dahi meraklısını bulduğu nadide yerlerdir sahaflar.
Sahafa gitmek için pek çok sebep sayılabilir; yolunu sahaflara düşürenlerin ayrı ayrı bahaneleri var olagelmiştir. Âcizane, benim genelde iki hüsn-ü bahanem oluyor: Ya çok arayıp da bula­madığım bir kitap ‘belki oralarda bulunur’ düşüncesi alır götürür beni oralara, ya da ‘hele bir bakayım kafama uygun kitaplardan neler bulabilirim’ düşüncesi. Biri maksatlı, biri ‘Mevla’m kayıra’ mantıklı uğrayıştır. Aynı noktalarda buluştuğumuz dostlarımız vardır sanırım. Bu yolda hiçbir zaman yalnız olduğumu düşünmemişimdir.
Eski mekânlar olmasına rağmen, her gidişimizde yeni duygularla kapılarından içeri adım attığı­mız Sahaflarda, nam-ı diğer ikinci el kitapçılarda; kitaplara göz gezdirirken en çok içimi acıtan şey, daha üzerinden bir yıl bile geçmemiş kitapların ikinci el saflarına düşmesidir. Burada kimi suçlamalı acep ey kıymetli kitap dostu? İyi kitap yazamadığı(!) için yazarı mı, kaliteli kitap yayınlayamadığı(!) için yayınevini mi, yoksa kitaba olan sevdasından ve kendi evinde/elinde durduğunda zarar gelmesinden imtina ettiği(!) için kitabını sahaflar sarayına misafir eden okuyucuyu mu?
Kendisiyle aynı vilayette mukim olduğumuz ve ismini anmayacağım güzel bir kalem olan kıy­metli bir dostun, okur huzurlarına çıkalı henüz bir yıl bile olmamış kitabını “% 50 indirimli” ifadelerinin yazılı olduğu raflarda görünce, hem onun adına ve hem de okuyucusu adına inanın çok üzüldüm. Daha neredeyse mürekkebi kurumamış diyebileceğimiz bir tazelikteki eseri, sen tut ikinci el statüsüne indir ve hiç için bile yanmadan eski kitapların arasına terk et ve arkana bile bakmadın çekip git. El insaf ey benim kardeşim, el izan!
Tabi bu arada, bu iç sızlatıcı olayın bir de sevindirici yönü yok değil. Aramızda kalsın ama ben, o değerli kalem erbabının bu eserine daha ulaşabilmiş değildim ve raflarda görür görmez mal bulmuş mağribi misali koltuğumun altına kenetledim. Yani bu şer gibi gözüken olayda, kendi­me büyük bir hayr çıkardım elhamdulillah. Hikmet böyle bir şey olsa gerek.
Benim burada ayrıca ve özellikle değinmek, değinmekle birlikte de dikkat çekmek istediğim konu şu: kitaplarını ikinci el kitapçı veya sahaf raflarında bir türlü göremediğim, bulamadığım yayınevlerimiz var! ‘İlginç’ dedirten ve tebrik gerektiren bir durum bu. Yakın zaman önce soluk alıp verdiğimiz şehrin kimi sahaflarına bazı kitaplara bakmak ve bazılarını da sormak için gittiğimde; aklıma, ilk kitabının çıkma­sından bugüne üç-beş yıl gibi bir zaman geçmiş bazı yayınevlerimizin kitaplarına bakmak geldi, var mı yok mu diye. Kitaplarını sahaf sorumlularına da sormama rağmen, yok, aradığım ve sorduğum hiçbir kitap yoktu. Bunu şimdi neye yormalı ey yorumcu? Sözkonusu yayınevlerimizin kitaplarının, sahaflara düşecek kadar üzerinden zamanın geçmemesine mi, kitaplara sahip olanların “böyle bir kitap devamlı el altında tutulmalı” düşüncesinden ötürü okuma, okutma, koruma ve kollama altına almalarına mı yor­malı? Yoksa daha başka bir gaye mi aranmalı bu işin içinde? Öyle ya da böyle, aklımdaki yayınevlerinin eserlerini, “% 50 indirim”le almamıza daha çok vakit var gibi gözüküyor.
Gönül isterdi ki ve hep istiyor ki zaten, bütün okurlar kitaplarına sımsıkı sahip çıksın, onları okusun, bir daha okusun, sonra okutsun, okuttursun, başkaları tarafından da okutturulsun… Yeter ki kitapların üze­rinden, hayatta olduğumuzun emaresi olan parmaklarımızın sıcaklığı gitmesin, yüreklerimize yansıyan fikir tazeliği bayatlamasın ve zihinlerimizde yer tutan düşünceleri atağa geçirici güzellikler solmasın. Ve gönlümüz cümle cümle erdiği o kıymetli enginliklere doymasın.
“Sahaflara/ikinci ele düşmeyen kitap iyi kitaptır”, genellemesini yapıp da hata etmek istemem. Ama şunu doğru bulup haklı olarak savunurum ki: kitaplarını sahaflara/ikinci ele düşürmeyenler esaslı okur­lardır vesselam.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Derviş / Abdullah Şevki
Kitapları İkinci Ele Düşürmeyen Okurlar…... / Fatih Pala
Herkesin Bir “Nuh”u Vardır / Abdullah Ömer Yavuz
Bir Kapıda Durulmak / Mehmet Aksu
Tabut Terapisi / Kenan Yusuf Taşkın
Tümünü Göster