Bugün Neyi Arıyorsan

Kaç kez başladık güne, bizim için yeni bir gün değildi. Başlamadık, çünkü çoğumuz dün kaldığımız yerden devam ettik. Belki dünkü günahımızdan, dünkü yanlışımızdan devam ettik. Dünkü noksanımızı bugün tamamlamayı düşünmeden devam ettik. Daha iyi, daha güzel için bir çabamız olmadı. İnsan belki de yalnız tekâmül için vardı. İnsan belki de tekâmül demekti, düşünmedik. Dünyaya niye geldiğimizi bugünde düşünmedik? Ziyan üstüne ziyan ettik, düşünmedik. “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır’’ mı diyordu hadis-i şerif? Ne iki günü? Böyle günlerimiz öyle çoktu ki hangisini kurtaracaktık? Biz ziyanı peşinen kabullenip hiçbirini düşünmedik. Nasıl olsa insan, ne kadar yol alsa da hep bir üst daire var olduğundan dolayı tamamlanamayacaktı. Zaten insan için tamamlanmak hiçbir zaman söz konusu değildi. Bu nedenle insan-ı kâmil yoluna girmeyi düşünmedik. Az olduğumuzu görmektense, ne olduğumuzu hiç bilmemek daha iyi geldi bize, düşünmedik.
Aynı bakış, aynı görüş, aynı duruş, aynı faaliyet, aynı düşünüş. Dünkü gibi. Dünkü kadar, önceki günkü kadar…  Demek ki değişen bir gün, değişen bir saat yok. Yalnız çarkları arasına atıldığımız öğüten bir zaman var. Sonuçta da yenilenenlere yenik düşen insan var.
Bu sabah yeni bir sabah, bugün yeni bir gün mü? Öyleyse bugünü, bugünkü yeni günü çözüm odaklı mı düşünsek? Sorulardan değil, sorunlardan kurtulmak için mi düşünsek? İnanmaktan başlasak mesela. Yapabileceğimize, olabileceğimize inansak. Olanlar nasıl oldu? Öyle olacağımıza inansak. İnanmamız gereken ne varsa inansak. Fakat yalnız sözde değil, inandıklarımızın gerektirdiklerini yapacak kadar inansak. O zaman, hep engel olarak gördüğümüz şu iş, yolumuzu kestiğini sandığımız şu kişi, içeriyi görmemizi engelleyen şu perde, köprü bulamayıp öte yakasına geçemediğimiz şu su,  şu sorun sandığımız sorun kalkacak ortadan da onlara takılmayacağız. Dağ sandığımız toz tanecikleri kalkacak gözümüzden.
Beklemeyip ne yapacaksak yapacağız artık. İnandığımızdan, ne istediğimizi bildiğimizden yapacağız. Ne olmayı istediğimizden ve neyi aradığımızı bildiğimizden arayacağız. Mevlana’yı hatırlayacağız belki de olmak için ararken: “Can konağını aramadaysan, cansın; bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin, bir damla su arıyorsan susun, zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan âşıksın, gönlün neye kapılmışsa O’sun sen. Şu nükteyi biliyorsan, işi biliyorsun demektir: Neyi arıyorsan O’sun sen.’’ O’sun sen dediğinden, neyi arıyorsan O’sun sen dediğinden, aradıklarımız- peşine düştüklerimiz, gönlümüzü kaptırdıklarımız hakkında yeniden düşüneceğiz. Olan bize olacak çünkü, olan biz olacağız çünkü. Aranan ve bulunan biz olacağız. Aradığımızın ismi ne olursa olsun (can olsun, ekmek olsun, su olsun, zulm olsun, aşk olsun…) biz bizim peşimizdeyiz aslında. Biz, bizim için yola çıkar. Biz, bizim yüzümüzden yolda kalırdık. Biz bizim yüzümüzden yani yanlış ya da doğru tercihlerimizden dolayı iyi veya kötü olurduk. Ya da sürekli olamaz, önceki olduğumuz kadar kalır ve sürekli kaybede kaybede küçülürdük.
“Olduğumuz kadar kalmak’’ da ne demek? Bugünün yeni bir gün olduğunun, yeni bir imkân olduğunun bilincinde olduğumuzdan beklemeyip ne yapacaksak bugün yapacaktık. Bugün, şimdi. Ne erteleyeceğiz, ne de bulunduğumuz zamanı beğenmeyip başka bir zaman arayacağız. Çünkü hesaplamadığımız şeyler de olacak. Onlar hep olacak. Biz onların içinde, yapmak istediklerimizi yine de yapmaya devam edeceğiz. “Yaşam; Fırtınanın geçmesini beklemek değildir. Yaşam; Yağmurda dans etmeyi öğrenmektir!’’ diyor Osho. Biraz da yağmurları tanımak ve bakmayı bilmek yağmura… Sezai Karakoç’ta şöyle diyor: “İyi ki bilmiyor kalabalıklar / Yağmura bakmayı cam arkasından / İnsandan insana şükür ki fark var / Birine cennetse birine zindan / İyi ki bilmiyor kalabalıklar’’
Kalabalıktan ayrıl o zaman. Bilmek için ayrıl. Yağmuru ve kendini bilmek için… Bakmayı ve dans etmeyi bilmek için. Ne istediğini bilmek için ayrıl. İstediğini bulmak ve istediğini olmak için ayrıl. Dünden de böyle ayrıl bugün için. Dünün uzantısı olarak görmeden bugüne başlamak için ayrıl. Bugün daha güzel ve daha iyiyi aramak için bir çaban olsun.
Hem bil ki bugün : “Can konağını aramadaysan, cansın.’’

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

149. Sayı / Mart – Nisan 2014 / Ay Vakti
Bilmediğini Bilmek ya da Nahşep Kuyusu / Ay Vakti
Şiirde Hasbilik / Recep Garip
Bugün Neyi Arıyorsan / Semra Saraç
Misk / Semra Saraç
Tümünü Göster