yüzün düştüğünde aklıma
rengârenk kuşlar uçuşur
şehrin zarif kızıllığından
gri, mavi, yeşil, sarı, ela
hayalin düşer sonra şehre
masal gibi, kuş gibi, aşk gibi
kuşlar kanat çırparken saçlarında
bir serçenin griliğinden göğe
hasret selamları yükseltirim
düşsün diye dönerken alnına
kar gibi, melek gibi, aşk gibi
ikindi güneşinin demleri
saçlarından yüzüne salınırken
ben utangaç bakışlarımla
şiir bulutları taşırım çevrende
beyaz, esmer, mavi mısralar
kısrak yılki atları kadar coşkun
şarkı gibi, istanbul gibi, aşk gibi
yağmur çiselerken şehre,
bir istanbul şarkısı söylerim ben
sözlerim kekeme olsa da bilirim
sadık olan şehirdir insana, bana
ve çekip gitmeyen bunca bakışa
kadın gibi, kedi gibi, aşk gibi
sen mırıldanıncaya kadar
ne çok şey yaşanıyor sokakta
bir bilsen içimden kopanları
açıp pencereyi bağırırdın kocaman
gökyüzüne, toprağa, geceye
çocuk gibi, anne gibi, aşk gibi
bir bilsen, bir bilsen ah
ertelemezdin bu denli şiiri
bu denli beni, şehri, kendini