Necip Fazıl’ın “Otel Odaları”

-Tahlil-

Bir merhamettir yanan, daracık odaların,
İsli lambalarında, isli lambalarında.

Gelip geçen her yüzden gizli bir akis kalmış,
Küflü aynalarında, küflü aynalarında.

Atılan elbiseler, boğazlanmış bir adam,
Kırık masalarında, kırık masalarında.

Bir sırrı sürüklüyor, terlikler tıpır tıpır,
İzbe sofalarında, izbe sofalarında.

Atıyor sızıların, çıplak duvarda nabzı,
Çivi yaralarında, çivi yaralarında.

Kulak verin ki, zaman, tahtayı kemiriyor,
Tavan aralarında, tavan aralarında.

Ağlayın, âşinasız, sessiz, can verenlere,
Otel odalarında, otel odalarında !…..
Necip Fazıl Kısakürek
Zihniyet
Necip Fazıl, Türk şiirinin en “sancılı şair”lerinden biridir. Şair, mutlak hakikat peşinde koşarken çileli bir hayatın pençesinde savrulup durmuş, çilehanesinde pişinceye kadar “huzursuz başını” karanlık kaldırımlarda sürüklemeye devam etmiştir. Necip Fazıl, modernite ile metafizik arasındaki çatışmaya bütün ruhuyla katılmış, aynı zamanda bu çatışmada kendi “bireysel trajedisi”ni de yaşamıştır. Ferdi ve metafizik endişe, hemen hemen bütün şiirlerine hâkim olan temel izlektir.
“Otel Odaları”, hayatı tek başına karşılayan bir adamın portresidir. Necip Fazıl, ruh haline uygun imgeleri bulmada oldukça ustadır. O, kullandığı mekânları, içinde bulunduğu an’a, zamana göre seçer ve bunları sembolize ederek kendi iç dünyasını ifade etmeye çalışır. Olan bitene, varlığa, sübjektif bir zaviyeden bakarken kendi sesini zamana ve mekâna aktarır. Çoğunlukla trajik çıkmazı O’nu mekâna, mekândaki varlığa götürür. Varlık sahnesi olarak mekân, Necip Fazıl için şuurlu bir okuma denemesidir.
Edebi anlatılarda mekân, amaca götüren bir araç olarak kabul edilir. Necip Fazıl, bu aracı en iyi kullanan sanatçılardan biridir. Şiiri, mukaddes eşiğin süpürgesi olarak tanımlayan şair, kötümser bir bakışla hayatı, ölümü, varlığı, var olanı ve Var eden’i sorgular, durur.
“Otel Odaları”; kimsesizlerin, yolcuların, dışarda kalmışların, çaresizlerin mekânıdır. Ve bu mekânların en önemli özelliği tenhalıkları, garip havaları, geçicilikleridir. Hayata tutunamayan, “ev”i olmayan, ya da bir ev kuramayanların sığındıkları yerdir otel odaları. Bu bağlamda Necip Fazıl’ın “Otel Odaları”, “yalnızlık” duygusunu yaşayan “ıssız adam”ın mutlak mekânı olarak seçilir. Modern zamanın getirdiği benlik çatışması, iç huzursuzluk bize dönemin zihniyetini ortaya koyma noktasında ciddi ipuçlarını sunmaktadır.
“Otel Odaları”; şairin mekânsal boyutta iç dünyanın soyut kavramlarını ete kemiğe büründürme çabası olarak okunabilir. Zira otel odasının çağrışım değeri, bir olumlama olmadığı ortadadır.

Yapı
“Otel Odaları”, aynı duygunun devam ettiği yedi birimden oluşmaktadır. Birinci birimde, “ıssız adam”ın güvenli liman olarak sığındığı otel odasındaki isli lambanın kişilik kazanması ve merhamet duygusu ile onu aydınlatması anlatılıyor. Metnin böyle bir birimle başlaması, tesadüfî değildir. Necip Fazıl, dışardaki kimsesizliği örten bir perde olarak görüyor otel odalarını. Yalnızlığın derinleştiği veya depreştiği mekân, otel odasıdır. Otel, oda ve eşya; hâl’e tercüman olacak birer dekor olarak görülüyor. İkinci ve üçüncü birimlerde küflü ayna ve kırık masa sembolleri ile merhamet duygusuna eşlik eden çaresizlik hissi mevcut duruma eşlik ediyor. Gelip geçici bir han olan dünyayı tasvir etmek için, otel odasını şuurlu olarak seçer. İsli lamba, küflü ayna ve kırık masa otel odasında ilk dikkati çeken objeler oluyor. Dördüncü ve beşinci birimlerde, harekete ve sese odaklanıyor şair. Terlik sesi ve nabız, detayı görmeye başlayan adamın iç muhasebesini, pasif bir duyarlılıkla işlemeye başlıyor. Son iki birimde, tahtayı kemiren zaman motifi, otel odalarındaki yabanıl duygu ile bir önceki birimde ifade edilen “çivi yarası”; tanınmayan, sessizce can veren “ıssız adam”ın final sahnesidir. Birimlerin ikinci mısralarındaki ahenkli söyleyiş, sadece salt bir ritim unsuru değil; aynı zamanda birimler arasındaki duyguya eşlik eden güçlü bir “liet motif” olarak değerlendirilebilir.

Tema
“Yalnızlık” hissini yaşayan “ıssız adam”ın bireysel trajedisini anlatan “Otel Odaları”; zaman, mekân ve kişi bağlamında “huzursuz bir ruhun” tenhalıklarda gezindiği bir tabloyu resmetmektedir. “Otel Odaları”, bir betimleme değildir. Şairin ruhî durumunu objeye aktarımıdır. Eşyanın duyguyu sürükleyen bir unsur olarak kullanılması, dekoratif özellikleri dışında canlı bir varlık olarak dış dünyanın şuurlu bir tercih olarak Necip Fazıl’ın şiirinde yer aldığı söylenebilir. “Issız adam”ın trajik hâli, tavan arasında tahtayı kemiren zaman’a bağlı olarak değişimler gösterir. Yılların pasını üstünde taşıyan çivinin yaralı bir konuğu oynadığı sahne, çaresiz ve yalnız insan’ın “sızı”sını temsil eder. Küflü aynalarında her bir konuktan kalma akislerin varlığı, silinemez geçmişin yani anıların insan ruhunda bıraktığı derin izlemi taşımaktadır.

Dil
Necip Fazıl, öz şiir akımının önemli bir temsilcisi olarak kaleme aldığı şiirlerinde sade dilin imkânlarıyla edebî metin kurmacasını başarılı bir şekilde oluşturmuştur. Modern dönemin dil özelliklerine imge/sembolleriyle katkı sağlayan şair, “benlik dünyası”na ait söyleyiş ve üslubu ile diğer sanatçılardan ayrılmıştır. Şiirde kullanılan söz gruplarına bakıldığında; “ isli lamba, gizli akis, küflü ayna, boğazlanmış bir adam, kırık masa, izbe sofa, çıplak duvar, çivi yarası, tavan arası” tamamlamalarını görmekteyiz. “Yalnızlık” duygusu yaşayan “ıssız adam”ın bireysel trajedisini ifade eden bu terkipler, hiç şüphesiz şairin kelime kadrosu ve imge dünyasını da göstermektedir. Korku, endişe, yalnızlık şairin kullandığı terkipleri şekillendirmekte, bu soyut durumu somutlaştırırken başvurduğu semboller şiirine pitoresk bir hava kazandırmaktadır. Çıplak duvarda, küflü aynaya yansıyan izbe sofa ve çivi yarası ile devam eden bu somutlaşma, otel odası ile yalnız adam’ın bütünleştiği sahneyi dil ile resmetmenin açık ifadesidir.
Ahenk
“Otel Odaları”, şairin iç sesini, sessiz inleyişini, sadece kendi duyabileceği bir sesle oluşturduğu bir metindir. Necip Fazıl bu şiirde, cılız bir sesle gördüğü manzarayı okumaya çalışırken dilin pes ses ve sözcüklerini seçer. Hecenin 7+7 kalıbını kullanır. Özellikle ikinci mısralardaki ses tekrarları, semantik ve fonetik akış açısından oldukça dikkat çekicidir. Aliterasyon ve asonans kullanımı daha çok “pes ifade”ye bağlı olarak “s” ve “r” üzerinde yoğunlaşır. “Issız adam”ın kendi kendine konuştuğu ya da iç monolog sahnesi diyebileceğimiz bu şiir, bu hâkim duyguya bağlı olarak düzenlenmiştir. Şiiriyet, Necip Fazıl için düşünceyi ifade etmek kadar önemlidir. Ses ve söylem, onun şiirinde eş değerdedir. Şair, poetikasında bu ikisinin at başı gitmesi gerektiğini ifade eder.
Modern zaman, asrî insan bunalımı, benlik çatışması dönem itibariyle Necip Fazıl ve çağdaşları için önemli izleklerdir. Bu izlekleri ele alış tarzı, ses ve söyleyiş ayırt edici unsurlar olarak görülebilir. Necip Fazıl, güçlü kurguları ve imge dünyası ile zamana karşı direnmiş ve var olmayı başarmıştır. Sancılı ve huzursuz ruh, şiirine ulaşılması zor bir mükemmeliyet getirmiştir.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

144. SAYI / MAYIS – HAZİRAN 2013 / Ay Vakti
Çözüm / Ay Vakti
Yankı / Mustafa Özçelik
Sanat Gibi Felsefe, Felsefe Gibi Sanat / Necmettin Evci
Yusuf’un Düşleri / Mehmet Ragıp Karcı
Tümünü Göster