“Kırbaçlanan Ağıtlar Gibi”*

Myanmar’da müslümanlar.
Ülkelerinde zorluklara direnerek yaşarken budistlerin zulmüne uğruyor, katlediliyor ve yurtlarından hicret ediyorlar.
Katar katar acı, kervan kervan yolculuk.
Ağıtlar, yakınmalar, yardımlarla yaşama tutunmalar.
Her ramazan arefesinde bir tsunami gibi, televizyon ekranından iftar sofralarına, dünyanın bir bölgesinde müslüman topluluğun yaşadığı trajedi haberi; geçen ramazan biri, bu ramazan diğeri, kim bilir belki gelecek ramazan bir başkası.
Ve ülkemizde şehit haberleri..Şehitlerimiz..
Şehre kadar inen terör gazi şehrimize pusu kurmuş, caniliğini bir kez daha ikrar etmişti.
Hikmete, güzelliğe, rahmete sırtını dönerek.
Asıl olan bu hale gelmeden önce bunları duymak, hissetmek, önlem almak, haksızlığa, hukuksuzluğa engel olmaktır.
Oruçla bayramı bağlarken, Uzakdoğu müslümanları Anadolu insanının yardım seferberliği, kadirşinaslığı, sahiplenmesiyle yalnız olmadığını hissetmişti.
Yardım kuruluşları köprüler kuruyor; bir annenin gözyaşına, bir çocuğun çaresizliğine derman, bir yetimin barınağı oluyorlardı.
Kardeşlik bu olsa gerek.
Arakan’da yaşananlar ilk değildi.
Bosna’da sırpların zulmüne duçar olan ve Srebrenista’da topluca şehit edilen on binlerce müslüman kurşuna dizilmesi Avrupa’nın ortasında ve dünyanın gözleri önünde gerçekleşmişti.
Şimdi budistlerin müslüman kanı içiyor.
Çeçenistan’da ruslar; Afganistan ve Irak’ta amerikalılar; Filistin’de katil İsrail.
Somali, Doğu Türkistan… Acı katlanıyor, kıyım devam ediyor.
Etmemeli.
Zincirin halkaları birbirine eklenmeli, kopukluk giderilmeli, İslam belirleyici olmalı.
Fetih ruhu öne çıkmalı ve İslam birliği güç olarak kurularak, bu zulümler bir daha yaşanmamalı.
Şarkta bir müslümanın ayağına diken batsa garptaki duymalı, yaptırım içeren birlik ruhu ve gücüde olmalı.
Üstad Sezai Karakoç kırk yıl öncesinde dile getirdi bu hususları.
İcrası, ihyası, pratiğinden söz etti.
Parçalamayı, bölmeyi, birbirine düşürmeyi, nifak çıkarmayı, yeryüzünde fitne ve katliamı kimlik edinenler, bu birliği kurmayı hedefleyen oluşum ve hareketleri engellemek için her manevrayı yaptılar.
Ortadoğu yeniden şekillenirken; Hama’da, Humus’da, Halep’te katliamlar işleyen zalim Suriye yönetiminin gitmesi için devam eden süreçte de müslüman müslümanı katlediyor.
Ölende, öldürülende başkası değil.
Bunlar olmak zorunda mı.?
Bu trajediler önlenemez mi? Önlemezse bizim insan olarak varlık sebebimiz nedir?
Diriliş nesli…
“Gel beri hasretim
Dünya bekliyor, zaman bekliyor
Ekin bekliyor, harman bekliyor
Yürüyüş neferi ferman bekliyor
Bu çağ el uzatmış derman bekliyor
Zulüm setlerini yarman bekliyor
Buram buram, duman duman bekliyor” 

*Mustafa Çelik

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

140. Sayı / Eylül – Ekim 2012 / Ay Vakti
Hakikat Öne Çıkacaksa, Biz Geride Yürümeye Hazırız... / Ay Vakti
“Kırbaçlanan Ağıtlar Gibi”* / Şeref Akbaba
Sanat ve Estetik Üzerine / Necmettin Evci
Cezada Elif Direnci / Naz
Tümünü Göster