‘’Birdenbire,
Birdenbire;
Her şey birdenbire oldu.
Kız birdenbire, oğlan birdenbire;
Yollar, kırlar, kediler, insanlar…
Aşk birdenbire oldu,
Sevinç birdenbire.’’
İşte tam da böyle “Her şey birdenbire oldu” deyivermişti Orhan Veli. Aşkın ansızın oluverdiğine değinmişti… Şimdi ise söz Sadık Yalsızuçanlar’da: “Ne mi anlatacağım? İnanın ben de bilmiyorum. Çünkü her şey birdenbire oldu. Bir’le başladı, bir’den başka bir şey kalmayıncaya değin devam etti.”
İşte tam da böyle başlıyor Birdenbire… Türü roman, yazarı Sadık Yalsızuçanlar… Timaş Yayınları tarafından Haziran 2012’de basıldı.
Eser, isminden de anlaşılacağı üzere bir’den bir’e yapılan yolculuğu birdenbire anlatıyor. Birliğe, vahdete uzanan bir yolculuk bu… Eserin kahramanı bir üniversitede hocası… Yalsızuçanlar, karakterin kişisel serüvenini, bir iken bir’e yaptığı yolculuğu yine karakterin kendi diliyle yani “ben” dilinden anlatıyor.
“Birdenbire oldu bütün bunlar. Bir anda, sonsuz bölünebilir bir zamanın en küçük biriminde. Bir nefesti orası. Her şeyin bir soluktan ibaret olduğunu bildim. ‘Ben, senin ben olabilmen için sen oldum’ dedin. Bütün sözler bundan ibaretmiş, bunu da bildim.”
Modern dünyanın buhranları arasına sıkışıp kalmış bir yüreğin seyr ü sulûku bu. Kendine, kendi içine… Yazarın deyimiyle “içten içe, hiçten hiçe…” Sadık Yalsızuçanlar’ın “Hiç” adlı eserinde de bir modern zaman dervişinin kendini dünyanın kollarından sıyırıp varlık sahasından ayırıp hiç olmaya çalışması konu edilir. Yani esasında hiç olmak, söylendiği kadar kolay değildir. Hiçlik makamına varmak ancak bütün varlıktan, bütün mâsivâdan geçmekle mümkündür. Aynı konu, bir alt tema olarak Birdenbire’de de karşımıza çıkar. Kendini tasavvuf denizine bırakmaya hazır hisseden bir seyyah, bu koskoca ummanda tek bir damla bile olamayacağını kabul etmelidir. Zira tasavvuf yolculuğunda insan-ı kâmil olmanın ilk basamağı hiçliktir. Hiç olmak, kendi varlığını unutup Allah’ta yok olmak, ardından O’nun vahdetine ulaşmak…
“Ben de dönüşüyorum. Annem arada bakıp bakıp ‘Ne kadar değiştin sen’ diyor. Değişiyorum. Her an başka bir hale bürünüyorum. Halden hale geçiyorum. Sonra bir süre o halde kalıyorum. Oraya makam diyorlar. Ne dedikleri önemli mi? Değişiyorum ya. Rengine boyanıyorum ya. Sonsuz şükürler olsun. Beni rengine boyuyorsun. Bildiklerimi unutturuyorsun. Asıl bilgiyi veriyorsun.”
Üzerine sayfalar dolusu yazı yazılabilecek tasavvuf yolculuğunu Yalsızuçanlar, bazen birkaç veciz cümle ile ifade edebiliyor: “Gül olmak için kül olmak lazım… Kül olunca küll olunuyor” Gönül bahçesinde gül gibi açabilmek, O’na lâyık bir kul olabilmek için baştan sona aşk ateşiyle yanıp kül olmak gerekiyor. Ve insan bunca eksikliğin içinde, cüz’i olandan küllî olana ancak kül olduktan sonra erişebiliyor, bütün olabiliyor.
Sadık Yalsızuçanlar’ın hemen hemen her eserinde yol metaforuna rastlamak mümkün… Aynı durum Birdenbire için de geçerli… Yalsızuçanlar, yol, yolcu ve yolculuk kavramlarını tasavvufta müridin mürşidi rehberliğinde ettiği seyahat olarak yorumlar. Zira O’ndan gelen ve O’na giden insan, her dâim bir yolcudur ve yollar hep O’na doğrudur. Birdenbire’nin Mustafa’sı da kendinden kendine yaptığı bu yolculukta erenlerin de yardımıyla dünyadan firar edip tasavvufa kaçan “modern zamanın maddiyatına sıkışmış gönül insanı”nı temsil eder.
Ve her şey “Birdenbire”…
Yalsızuçanlar’ın kaleminde şekillenen bu tasavvufî yolculuğa “Birdenbire” kapılıp gitmek mümkün.. Zira yolun sonunda bekleyenler olacaktır…
“Kimisi kırk günde kimisi kırk yılda ulaşır. Kırk günde gelene ‘Nerede kaldın?’ , kırk yılda gelene ‘Ne kadar erken geldin?’ derler.”
Bu Sayının Diğer Yazıları
140. Sayı / Eylül – Ekim 2012 / Ay VaktiHakikat Öne Çıkacaksa, Biz Geride Yürümeye Hazırız... / Ay Vakti
“Kırbaçlanan Ağıtlar Gibi”* / Şeref Akbaba
Sanat ve Estetik Üzerine / Necmettin Evci
Cezada Elif Direnci / Naz
Tümünü Göster
Gün Aşırı
- İlk Adım
25 Nis 2018
Allah’ın adıyla Şairin anlamlı beytiyle giriş yapmak istiyoruz: “Erişir menzili Devamını Oku…
Cuma Akşamı
- Bana Sevdamı Geri Ver
25 Nis 2018
Kim, neyi kaybettiyse onu arıyor. Kıymet arz eden ve kendi Devamını Oku…