Kaygı Nesneleri

Özgünİçeriği dergimizden ya da ilerleyen günlerde sitemizden takip edebilirsiniz.Eleştirmen Harold Rosenberg, kaygı nesneleri sözünü bizi tedirgin eden modern sanat yapıtlarını betimlemek üzere kullanmıştır. Tedirginlik duygusuna sebeb olanda gerçek sanat yapıtı karşısında olup olmadığımız konusundaki belirsizlikten kaynaklanır. Kaygı nesnesi karşısında, bir meydan okumayla yüz yüze geldiğimizi görür, hatta şaşkınlık, hayret, öfke duyabiliriz. Zorluk, bunun niçin sanat olduğunu, hatta sanat olup olmadığını belirlemektir. Örneğin, Jasper Johns’un boyalı bronz heykelleri.Gördüğümüz gerçekten bir heykel mi, yoksa eskibir kahve kutusuna konmuş boya fırçaları mı? Kaygı nesleri genellikle bir şeyin başka birşeyle karıştırılmasına yol açar. Johns, önce gerçek nesnelerin bronz dökümünü yapar, sonra dökümü işlemden önceki nesne görüntüsüne getirmek için boyayarak, resim fırçalarının durduğu bir Savarin kahve kutusunu ‘yeniden kurmak’tır. Sonuç, gerçek yaşama o kadar yakındır ki nesnenin kimliği konusunda gerçek bir karışıklık ortaya çıkar. Kaygı nesneleri bir karışıklık ve belirsizlik durumu yaratarak, algıladığımız şeyi nasıl bildiğimize ilişkin sorular ortaya atar. Bu nesneler bizi daha ince ve daha ayrıştırıcı tepkiler geliştirmeye zorlar. Bundan da öğrendiğimiz en önemli şey: Algılama, yalnızca bakmanın ötesinde gördüğümüz şeylere yada gördüğümüzü yorumlama becerimize bağlıdır.

Modern bürokratik toplumlarda, insanlar tekdüze alışılagelmiş işleri yapacak şekilde eğitilirler. Bütün yaşamı sürekli birkaç görevi yerine getirmekle geçiren kimsenin düşünme tarzıda mekanikleşir; böyle bir kimse de zihinsel yetilerini kullanacak fırsatı bulamaz, bulsada algılaması canlılığını yitirir. Komformist(uyumcu) zihin, onu sarsacak bir şey olmadıkça değişiklik göstermez ya da deneyimle gelişmez. Anlaşılması güç sanat, tekdüze sanat sürecine karşıt bir eğilim işlevi gösterir ve anlayışımızı zorlar. Konformist zihnin yadsınması olan karşı bilinci yaratabilir. Herbert Marcuse’a göre, modern toplumda sanat, işlevini ancak yabancılaştırma yoluyla gerçekleştirebilir. Sanatın ‘yadsıyıcı gücü’ mekanik yaşam tarzının sahte kendiliğindenliğini yıkar. Marcuse, sanatı yeniden tanımlama çabasına girişirken veri olarak 18 ve 19. yüzyıl edebiyatını alır. Edebiyat için geçerli olan şeyin “gerekli değişimler yapıldıktan sonra” müzik ve plastik sanatlar için de geçerli olacağına inanır.Ona göre sanat, öncelikle, hatırlamadır. Çünkü sanat, “Deneyim ve anlayışın toplumsal işlevi bağlamından ve bu bağlama karşı, yeniden ortaya çıkan kavram öncesi deneyim ve anlayışa başvurur”. Bu da “tanıklığın” değil, “yıkmanın” imgesi oluşundan ileri gelmektedir.

Öyleyse bir kaygı nesnesini, yıkıcı eğilimleriyle hemen tanımak mümkündür. Çoğu zaman, bu nesneler, sanatın yapılmasını beklediğimiz tarzda yapılamamıştır. Çoğunlukla, inanılabilirlik sınırlarına uzanır, kabul edilebilir olanın sınırları dışında bulunurlar. Temel kaygı nesnesi, türünün ilk örneği Marcel Duchamp’ın Çeşme adını verdiği ve 1917 yılında New York’ta düzenlenen Bağımsızlar Sergisi’ne R. Mutt takma adıyla yolladığı pisuvardı. Bu yapıt, sanat olduğunu iddia eden her şeyin gerçekten sanat olup olmadığını anlama yetimizi sınamaktadır. Pisuar.’Bu niçin sanattır?’ sorusuna bir yanıt verilmesini gerektirir. Duchamp buna kendi sorusuyla ‘İnsan, sanat yapıtı olmayan bir yapıt yapabilir mi?’ diyerek cevap vermiştir. Her zaman düşüncelerini felsefi, ahlaki, ve estetik sınırlarına götürerek bir şeyi ‘sanat yapıtı’ kılan unsurun ne olduğunu bulma çabasında olan Duchamp, sıradan bir sanayi ürününü bir pisuarı sanat eseri gibi sergilemiştir. Bu bir eylemdi. İnsanları en çok şoka sokan, sergilenen nesnenin sanattan yoksunluğu ve bir ‘yapıt’ niteliği taşımamasıydı. Duchamp’a göre sanat ‘yapıtları’ herhangi bir kimsenin birinden öğrenebileceği, eylem yada beceri değil, sanatçının niyetlerinden kaynaklanıyordu. Gerçek sanatsal yaratı, alışılmış uygulamalardan uzaklaşmak, taklitlerden sakınmak ve sonradan sınıflandırabileceği bir ‘üslup’geliştirme riskine girmesi anlamı taşıyordu. Asıl hedef, insanın kendisiyle çelişkiye düşmesiydi. Duchamp sıradan bir nesneyi sanata dönüştürdükten sonra yöntemi tersine çevirme çabasına girmiş; Rembrandt’ın bir resminin ütü masası olarak kullanabileceğini belirtmiştir.

Duchamp’ın gösterdiği, sanatın herhangi bir şeyle yapılabileceğiydi. Herhangi bir şeyi sanat kılan, ona yönelik tutum ve onu sanat eseri olarak kabul etme isteği olduğunu ifade etmiştir.. Dadacı Hans Richter’e yazdığı mektubunda ‘Pisuarı bir meydan okuma olarak yüzlerine fırlattım, şimdi estetik güzelliği nedeniyle bir sanat nesnesi olarak hayranlık duyuyorlar ona’ demesi de düşündürücüdür.

Modernizm, çok sayıda son derece anlamsız sanat biçimi ortaya koymuştur. Bu sanatı, kapitalist toplumun sanatçıyı karşı karşıya bıraktığı çelişkilerle olan yıkıcı ilişkileri dışında anlamak olanaksızdır. Kapitalist toplum sanatçının sanatının değerini ruhsal, zihinsel yada duyusal içeriğiyle değil, ekonomik değeriyle tanımlanması eğilimidir. Belki de çağın sanatçılarından farklı olarak Duchamp şu gerçeği anlamıştır: Piyasanın biçim verdiği sanat kendisiyle çatışır hale gelir ve bozguncu değeri çarpıtılır, gizlenir veya farklı şekilde sahiplenilir. Duchamp’ın XX. yüzyılın büyük baş yapıtlarından biri olan Etant Donees (Veriler:1. Şelale, 2. Aydınlatma Gazı) adlı büyük çevresel yapıtı, ölümünden sonra gün ışığına çıkmış ve halen Philadelphia Müzesi’ndedir.

Bu yapıt, Duchamp’ın ‘ underground’ hale gelmek ve herkesi, santraç oynamak için sanattan vazgeçtiğine inandırmak isterken bir yandanda 20.yy’ın başyapıtları arasına giren bu çevresel yapıtı ile ığraşmıştır. Bu yapıtı bir çok kaygı nesnelerini içinde barındırmaktadır.( (dış) ahşap kapı, demir çivi, tuğla ve sıva, (iç) tuğla, kadife, ahşap, kurşun, çelik, pirinç, sentetik sıva macunları ve yapıştırıcılar, alüminyum levha bir armatür içinde parşömen, çelik tel dikişli ekran ve ahşap; Peg-Board, saç, yağlı boya, plastik, çelik bağlayıcı klipler, plastik clothespins, çırpı, yaprak, cam, kontrplak, pirinç piyano menteşe, çivi, vida, pamuk, ışık baskısı baskılar, akrilik vernik, tebeşir, grafit , kağıt, karton, bant, kalem mürekkebi, elektrikli aydınlatma elemanlarıyla gaz lambası (Bec Auer tipi), sünger, mantar, elektrik motoru, çerez kalay ve linolyum)

Değer yaratmak üzere yola çıkan çağdaş toplumdaki sanatçı dış dünya ile aktif olarak ilişki kurmalıdır. Sistemin dışında kalmak artık geçerli bir seçenek değildir. Yalnızlık, yetisi felce uğramakta ve bozulmamışlık ve masumluk yalnızca bir engel haline gelmektedir.

Özellikle sanatın son elli yılı zor, bilinçli olarak erişilmez ve yanıltıcı bir algılama uslubuna egemen olmuştur. Kaygı nesneleri sanatın standart, bilinen tepkilerini uyandırmaz daha çok geleneksel heyecenlandırma, arındırma, uzlaştırma işleviyle açıkça çelişir görülmekte, bunların yerine şok ile kuşkuyu geçirmektedirler. Ana işlevi eleştirel bir bilinç yaratmaktır; ama çoğu zaman bu eleştirel işlev yok olmuştur.Kitlesel bürakrasi kültürü, bozguncu sanat biçimlerini kendine kattıkça onları metaya dönüştürerek karşı durma güçlerinden yoksun bırakır.

Sanat, taviz vermeden kapitalist ”fay hattında” var olamaz.

Kaynakça:

Suzi Gablık, Kaygı nesneleri s201-202-s214-s215

Herbert Marcuse, Estetik boyut s9

Herbert Marcuse, Karşı devrim ve başkaldırı s91

www.philadelpihia museum of art

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Panorama / Ay Vakti
Şirâze’den Şirâze’ye Saklı Mektuplar -70 / Şiraze
Bütüncül Düşünce ve Sanat / Necmettin Evci
Tarık Buğra’nın “Yalnızlar” Romanında Birey Yalnız... / İbrahim Biricik
Kaygı Nesneleri / Salime Kaman
Tümünü Göster