Beri gel.
Kendimizi, çalışmalarımızı bir masaya yatıralım, bir süzgeçten geçirelim. Yazdıklarımız, yazamadıklarımız, ortaya koyduklarımız, doğru bildiklerimiz, yanlışlarımız, yakınlaştıklarımız, uzaklaşanlarımız, yalnızlaşanlarımız, yıldırdıklarımız, yol gösteremediklerimiz, yön tayin edemediklerimiz, elinden tutamadıklarımız, imkân sunamadıklarımız, göremediklerimiz, anlayamadıklarımız, anlatamadıklarımız, körelttiklerimiz..
Hata bizden sadır olmuşsa, cezaya razıyız.
Üslup ve yöntem farklılığından ötürü beraber olamadıklarımız ayrı.
Has bahçede olmak ve ölmek varsa terk etmek yok, denilenlerden hareketle meydanı ortada bırakmak yok, gönül koymak, kapı aralandı diye sulu göz eleştirilere sığınmak, benlik mevzisine girip ok yağdırmak yok.
Hatalar varsa telafisi de var. Yanlışlar varsa, nasıl düzeltiriz diye, en güzelini ortaya koymak adına teklifler sunmak var.
Ben yoksam her yer harabe, ben varsam mamur diye bir şey yok. Eleştirmek ve eleştirilmekle beraber eserle vücud esastır. Eser varsa söze hacet yok. Eser yoksa olma sürecinde temrinler devam etmelidir. Yetenek varsa direnç de olmalıdır. Sanat erbabı ürettiği ve üreteceği eserin, neler yapacağının bilincinde olmalıdır. İlk eleştirmeni kendisi olmalı, yerinde mukayeseler yapmalı ve kendi üslubunu yansıtan eserler vermek için mukavemet göstermelidir. Yazılanların demlenmesine, yazılacakların düzeyli okumalardan beslenmesine dikkat etmelidir. Okumayı külfet olarak gören, sıradan okumaların dışına çıkamayan, yetenek alnının dışında okumalar yapmayanların durumuna düşmemeli, kelime dağarcığı zengin olmalıdır.
Ekşi ayranın sineği Bağdat’tan gelir.
Beri gel.
Mektupla mektebi, atölyeyle mağazayı karıştırmayalım.
Her yazdığımızı, her yazılanı mısra-ı berceste diye görmeyelim.
Ziya Paşa şair şair doğar anadan der.
Cemil Meriç ve Sedat Umran, şiirin ya zirvesi ya da dibi olduğunu, ortalarda seyretmediğini söylerler. Zirveye tırmanamayacaksan, şiiri seven, okuyan, dinleyen ol der Sedat Umran.
Soluklanmak, terlemek ve teklememek gerekir. Yetenek ve emek sanat için olmazsa olmazdır. Picasso sanatıyla özdeş yaşadığından, Kafka kendisi olduğundan orijinal eserler vermiştir.
Öykü için de, sanatın diğer alanları için de geçerlidir bu yöntem.
Sizin yazdıklarınız bu kabilden mi, yayınlananlardan ben daha iyilerini yazıyorum, dergilerin ortak adresi yok, dağınıklık var, tanıdıklar yer buluyor, yazdıklarımı kitaplaştırdım yayınevleri basmıyor gibi eleştiriler yapmak kolay, eserimizin gelişimi yolunda çileye talip olmak zor.
Zora talip olmalıyız.
Zor oyunu bozar der atalarımız.
Münasebetlerimizde de Muhammedi.
Yeteneğimizin şımarık gel gitleri de münasebetsizliğimiz olmamalı.
Beri gel.
Özgün ve özgür bir duruş sergileyelim, yetenek alanımız ne ise o alanda direnelim. Tükendim dediğimiz yerde yeniden başlayalım.
Birlikte olalım, birlikte doğalım.
Direnelim ve üreterek dinlenelim.
Ay Vakti’nde
Has bahçede olalım.