Elinde bir horoz şekeri vardı. Gökyüzünde kuşlar yoktu. Bugün günlerden cumartesiydi. Elinde sıkı sıkıya tuttuğu horoz şekerini ne diye almıştı ki bu yaşından sonra? Yaşında ne vardı? Kaşının üzerinde bir beni vardı fakat. İrice bir bendi bu. Hep kopartmak istemişti de “acaba ölür müyüm” endişesi onu bu düşüncesinden vazgeçirmişti hep. Birkaç dakikanın henüz salası verilmişti ki bir kuş geçti omzuna yakın. Çok uzaklaşmadı kuş. Hemen karşısında duran erguvan ağacına gövdesini yasladı. Hava hiçte bahar değildi. Kuş bu duruma hiç de razı değildi. Kadın elindeki horoz şekerine baktı ve bir de kuşa baktı… Uzun uzun bakmadı. Şöyle şekerine bir göz değdirip bakışlarını kuşa doğru fırlatmıştı. Kuş hiç tedirgin olmamıştı. Ama çok geçmeden uçup gitmişti. Kadın dışarıdan çok düşünceli görünse de hiç de düşünmeden yol boyu ilerledi. Bu defa gözü yakışıklı bir adama takılıverdi. Elindeki şekerle çocuksu ve masum görünüyordu. Korunaksız da denilebilirdi buna. Bakış açısına bağlı biraz. Kadının dikkatli bakışları adamda hiç bir şey uyandırmamış olacak ki suratı asfalt gibi sertçe ve dolgun benizli haliyle (yakışıklı olduğunu yalnızca biran düşünmüştü) oturduğu banktan dünyayı umursamadığını ilan eder gibi bir kalkışla çimenlere doğru yol aldı. Kadın henüz adamı izlemeye devam ediyordu. Adam kendini çimlere bırakıverdi. Gökyüzünde hala kuşlar yoktu. Bugün cumartesinin yarısı dolmak üzereydi. Öteki yarısı yalnızlığın hangi sancılarıyla geçip gidiverecekti şimdi? Bu ana kadar oldukça sakin duran kadın “Yeter artık” diyerek Horoz Şekerini sinirlice ısırdı. Bu anda dişinin kırıldığını ve kanadığını görünce çığlığı bastı; “Ölüyoruuuuummmm!” Çimlere uzanmış ve kanat seslerinden arındırılmış gök katını izleyen adam bir yay gibi gerildi ve bir ok gibi sıçradı. Kadına doğru koştu. Kadının ağzı kan içindeydi ve korkuların dondurduğu bedenini hareket ettiremiyordu. Adam yanına sokuldu ve onu hiç de yakın olmayan çeşmeye doğru götürmeyi istedi. Hayır dedi kadın. İstemiyorum yardımınızı. Çok geçmedi, göz göze geldiler. Sahiden çok da yakışıklı değilmişsin dedi adamın suratına doğru. Adam, kadın gibi korkudan değilse de hayretten dona kaldı. Sözünü sürdüren kadın Horoz Şekerinin yere düştüğünü ve paramparça olduğunu görünce. Bir çığlık daha attı. Adam hiç de bahar olmayan bu havanın insanı tedirgin eden hali içinde sen de ne garip insansın dedi ve oradan uzaklaştı. Uzaklaşmadan önce ceketinden çıkarttığı açılmamış kâğıt mendili kadına uzatmıştı. Kadın bir süre kan yuttuktan ve tükürdükten sonra kan bulaşmış her yerini mendille silmeye başladı. Ama söz konusu kan olunca her taraf silindikçe daha da bulaşık bir hal aldı. Çimlere yöneldi. Kuru bir yer aradı. Nihayet bir yere oturdu; biraz nemliydi. Sonra bir anda oturduğu yerden fırladı. Yerdeki şekerine doğru koştu. Bu defa adam uzandığı yerden kadını seyrediyordu. Fakat kadın her şeyin o kadar farkında değildi ki sanki bütün dünya yaşamı sonlanmıştı da bir o vardı. Adam içinden “ne umursamaz bir kadın” diye geçirirken kadın yerde tuz buz olmuş Horoz Şekerini adamın vermiş olduğu temiz bir kâğıt mendile sarıverdi. Çok sonra tekrar adamın hala kaldığı yerden uzanmasına devam ettiğini görünce, yarı mahcup bir yüz ifadesiyle yanına gitti. Ve aynen şunları söyledi: Bu elimde görmüş olduğunuz, parçalanmış Horoz Şekeri, beni anneme götüren tek varlıktı. Evet, varlık diyorum çünkü o şuan içinde bulunduğumuz gün kadar canlıydı. Annem bu şekeri bana aldıktan bir hafta sonra bir trafik kazası sonucu ölmüştü. Her Horoz Şekerini an geçmeden iştahla yemeyi düşünen bendim fakat o şekeri yemeyi hep ertelemiştim. Annemi kaybettikten sonra bir daha yiyemedim. Bu şekeri tam on beş yıldır saklıyordum. Ve dışarıya çıktığımda hep yanımda taşıdım. Bu son Horoz şekerimdi. Bir daha hiç olmayacak biliyorum. Bunları size ne diye anlatıyorum ki ben? Ah deli kız! Yine içinde biriken lavlar şu kanat sesinden mahrum havada bir yabancının üzerine dökülüverdi! Adam şaşkınlığını henüz üzerinden atamamıştı. Üzülmeli miydi onun haline yoksa başından kovmalı mıydı onu? (Fakat kadının gözleri adamı etkilemişti içten içe) Bilemiyorum diye yanıtladı adam kadının bu iç döküşlerinden sonra. Kadın neyi bilemiyorsunuz diye ekledi. İnsanları dedi adam. Hava kapanmak üzereydi ve güneş de yokluğa tırmanıyordu. Ama yok olmayacaktı. Yarın tekrar uğrayacaktı şehre. İkisi de sadece bunu mu düşünmüşlerdi göz bebekleri birbirleriyle dans ediyorken? Kadın bu defa adamın hiç de fena olmadığını düşündüğü sırada avuç içi kadar bir kuş hemen ötelerinde bulunan erguvan ağacına kondu. Kuş, bu defa tedirgindi. Sürekli ötüyordu. Bu biraz da feryat gibiydi; acıydı, keskindi. Bu keskin ötüşün üzerinden yarım dakika geçmişti ki yere kapaklandı kuş. İkisi de kuşa doğru koştu. Kuş çoktan can vermişti bile. Kadın temiz mendillerden bir tanesini daha açıp kuşu sarmaladı. Sonra cebinde sarılı halde olan Horoz Şekerine uzandı eli. Onu elinde son bir kez tutu ve iyiden iyiye uzamış tırnaklarıyla iki çukur açtı. Kuşu ve Horoz Şekerini çukurlarına koydu. Çukuru kapatırken adam da yardımcı oldu. Kadının gözleri oyuldu, oyuldu ve nihayet doldu! İstemsiz bir şekilde adama sarıldı ve biraz daha ağladı. Adam da onu teselli etmeye çalışır gibi yaptı. Pek beceremedi fakat. Galiba hayatında kimseyi teselli etmemişti. Tekrar göz göze geldiler. Adam iltifat etmeyi de daha önce denememiş olacak ki “Gözlerinize hasta oldum.” deyiverdi. Kadın tuzlu yanaklarını gülümseyerek sildi. Bu yeni bir umut muydu? Beyni oyan bir baş ağrısından sonra dağılan umutları toparlamak ne kadar vakit alırdı ki? Şimdi cumartesi bitmeye yüz tutmuştu ve bu biten gün bahara hiç benzemiyordu. İkisi de sıradan bir cumartesinin içinde hiç de sıradan olmayan bir hikâyeyi oluşturmuştu. Bir şeyler içmek istediler birlikte. Yolları ilk çay bahçesine çıkana kadar yürüdüler. Evet, havada bir kuş bile yoktu!
Bu Sayının Diğer Yazıları
133. SAYI / EKİM 2011 / Ay VaktiOn İki / Hilal / Ay Vakti
Teklif / Şeref Akbaba
Bir Mısrada Meçhul/Bir İsimde Bin Ses Bir Başkasın... / Mehmet Ragıp Karcı
Prof. Dr. Durali Yılmaz İle Söyleşi / Şeref Akbaba & Öznur Ertekin
Tümünü Göster
Gün Aşırı
- İlk Adım
25 Nis 2018
Allah’ın adıyla Şairin anlamlı beytiyle giriş yapmak istiyoruz: “Erişir menzili Devamını Oku…
Cuma Akşamı
- Bana Sevdamı Geri Ver
25 Nis 2018
Kim, neyi kaybettiyse onu arıyor. Kıymet arz eden ve kendi Devamını Oku…