Bir sürü sessizlik.
Bir sürü sessizlik.
Ne iftara, ne sahura uyunmadan, kalkılmadan
Genç kalınmadan, ihtiyar olunmadan
Canlı doğmak da neymiş!
Ölümü damarlarından esirgemeden, ayırmadan
Olunamıyor, ölünemiyor, ağlanamıyor.
Bir sürü sessizlik.
Bir sürü sessizlik.
Tırnakları, ayaları, gözleri kanlanmış
Zaten kavruk tenleri güneşlerde yanmamış
Ölüleri gömecek yer dirilerden kalmamış
Somali, Soma değil.
Kenya, Konya değil.
Bir sürü sessizlik.
Bir sürü sessizlik.
Bir ninniye vakit bulamadan
Bir ağıt patlataraktan
Hırıltılı, horultulu düşmüşlük candan.
Canın tene sığmadığını,
Bedenin küskünlüğünü, kırgınlığını
Anlatır gözler boşalaraktan.
Hep sessizlik.
Hep sessizlik.
Bir, toprak kalmasın
Emeksiz, ekmeksiz, çemensiz
Örtüsüz, hayâsız, kaburga kemikleri sayılan
Bir toprak kalacak.
Kalmasın!
Çıplak