İran seyahatindeyim.
Okuduklarım, seyrettiklerim, dinlediklerim bir yana, gözlemlerim olacak.
Sefer halinde tuttuğum notlar, bendeki bilgilerden hareketle birikimlerimi aktaracağım.
İslam tarihinde İran’ın fethi Hz.Ömer(r.a) ile başlamıştır.
Bu topraklarda bugün, eserlerinden istifade ettiğimiz ve kendilerini hüccet olarak gördüğümüz Gazzali, Kuşeyri, Fahreddin Razi, Seyyid Şerif Cürcani, Abdulkadir Geylani gibi birçok İslam bilgini yetişmiştir. Hazreti Ali’den mülhem, On iki İmamla mücehhez Şia’nın da merkezi İran.
İran’ın yüz ölçümü itibariyle çok büyük bir ülke olduğunu haritaya göz attığımızda fark edebiliriz. Biz de kaldığımız bir hafta boyunca dört şehir bir de ilçe gezebildik. Başkent Tahran, dini merkez olarak bilinen Kum, Kum’a bir saat mesafede olan Kaşan ilçesi, genelde Farisi olanların yaşadığı bölge olarak bilinen ve birçok medeniyete kucak açmış İsfehan, karşınıza çıkan herkesle rahatlıkla Türkçe konuşabileceğiniz Tebriz şehri.
İran’a gidişte kara yolunu tercih ettiğimiz için Van’dan bindiğimiz otobüs beş saat içinde hudut kenti olan Urumiye’ye ulaştı. Burası planımız dâhilinde olmadığı için biz otogara varır varmaz Tahran’a otobüs biletimizi aldık ve yola koyulduk. On saatlik yorucu bir yolculuktan sonra Elbruz dağlarınasırtını dayamış İran’ın en büyük şehri olan başkent Tahran’a ulaştık. Başkent olması hasebiyle genelde ticaretin, bürokrasinin, iş dünyasının merkezi bir yer. Buna rağmen bizde fazla tanınmayan fars kültürü ve sanatı binalara yansıtılmış. Binaların çoğunda sıva kullanılmamış, böylece şehir kirli sarı bir çöl kenti havasına büründürülmüş. Farsçada Tahran ismi ‘’sıcak yer’’ anlamına gelmektedir. Geceleri soğuk ve gündüzleri sıcak olan çöl iklimini müşahede edebiliyorsunuz.
Daha sonra ki durağımız olan Kum şehri İran’ın dini merkezi olarak bilinmekte ve birçok şii tarafından ziyaret edilmektedir. Ülkenin ilmi kalbide burada atmaktadır. Münhasır din eğitimi veren Havza-i ilmiyye adı verilen birçok medrese bulunmaktadır. Bu medreselerde mantık, tefsir, hadis, şii akaidi gibi dersler okutulmakta ve mezun olanlar dünyanın dört bir yanına hoca olarak gönderilmektedir. Kum şehrinde siyah ve beyaz sarıklı birçok mollaya rastlayabilirsiniz. Seyyidler(Hz.Hüseyin’in soyundan geldiğine inananlar) siyah diğerleri beyaz sarık bağlamaktadırlar. Din adamlarına hüccetullah ve sikatüllah gibi özel ünvanlar verilmektedir.
Kum’da tanıştığımız ve bize ısrarla İsfehan’ın ilçesi Kaşan’a gitmemizi söyleyen, Irak’tan İran’a göç etmiş ve iyi seviyede Türkçe bilen Kürt asıllı taksiciyle birlikte Kaşan’a gidiyoruz. Birlikte Şah İsmail’in sarayı olan Bağfin’e ulaştık ve içinde müze, kütüphane, bin metre karelik hamamı bulunan tarihi yerleri ziyaret ettik. Şah İsmail dönemini yansıtan eserler bunlar.
İran’ın sanat eserlerini barındıran önemli bir şehir olan İsfehan’ ı ziyaret ettik daha sonra. İsfehan’ın önemini belirtmek için 16.yüzyılda çıkarılmış bazı madeni paraların üzerinde ‘’İsfehan nısfü cihan’’ ‘’İsfehan dünyanın yarısı’’ deyimi yazılmıştır. Ülkenin birçok şehrinde aynı isim kullanılan imam meydanı en stratejik yeridir ve bir çok yere gitmek için buradan geçmelisiniz. Meydanın tam ortasında büyük bir havuz, etrafında İmam mescidi, Ali Gapu sarayı, Şeyh Lütfullah mescidi bulunmaktadır. Bu tarihi eserlerde kullanılan çinilerdeki mavi rengin tonu İran’ın kuru, sıcak iklimi ve kirli renkleri ile bir ahenk oluşturmaktadır. Şehrin sadece mimari yapısı değil, sakin, huzurlu atmosferi ve ılımlı iklimi de dikkatimizi celbetmişti.
Tebriz, Doğu Azerbaycan eyaletinin başkentidir. Nüfusu üç veya dört milyon civarındadır ve burada Türkçe bilmeyen insan yok denecek kadar azdır. Yayında gösterilen Türk dizileri vasıtasıyla birçok kimse Türkiye Türkçesini öğrenmiş ve rahatlıkla konuşabilmektedir. Tebriz’ in ilginç özellikleri arasında birçok şair yetiştirmiş olması da vardır. Dünya’da yetiştirdiği şairler için özel şairler mezarlığına sahip olan tek şehir Tebriz’dir diyebiliriz. Tebriz’in yetiştirdiği önemli şairler arasında Saib Tabrizi, Ohadi Maraghani ve Seikh Mahmoud Shabistani sayılabilir. Son dönemde yaşamış en ünlü şair ise halkın dilinden düşürmediği şair Şehriyardır.
Haydar Baba, dünya yalan dünyadı
Süleyman”dan, Nuh”dan galan dünyadı
Oğuldugan, derde salan dünyadı
Her kimseye her ne verip, Alıptı
Eflatun”dan bir kuru ad kalıptı (Şehriyar)
Vizelerin kaldırıldığı ve güvenlik sorununun olmadığı Ortadoğu ülkelerine gitmek için fırsatları iyi değerlendirmeli ve sınır zihniyetini kafamızdan izale etmeliyiz. Gördük ki İran insanı temiz, sempatik ve kibar. Anadolu insanına bu yönüyle de çok benziyorlar.
Dini yorumdaki farlılığımızın ibadetlerine, hayatlarına yansıdığı da malum. Kulaktan duyma değil de, seyahatle bunları da görmüş olduk.