Bana Sormayın N’olur; Anlatmak Çok Zor Olacak Mevsimin Sıkıntısı Durdukça Yüreğimde

Mevsimin hışmına uğradım, kanımı fişekleyen kışkırtıcı havası bir sıkıntı olarak yapıştı yakama. Kerbelâ’nın başına gelene bakın; bu zeval denizi beni yutmasın da ne yapsın; Bağdat’ın yağmalanması, tarihin göz göre göre yerlere çalınması beni üzmesin de ne yapsın; bir perişanlık hali oturdu yüreğime, yalnızlık dağlar kadar büyüdü etrafımda, imdat seslerine aldırış eden olmadı, insanlık utandı kendinden, ben utandım kendimden, insanlık işlenen bu çağdaş suç karşısında utanıverdi, bu teknolojik zulmün, bu uzay çağı zorbalığının utancı bir ibret belgesi olarak insanlık tarihinin sayfalarına geçti, bir yenilenme, bir kanı harekete geçirme mevsimini düşlerken, kıştan kalma ürkekliğin saçakları altında buluverdim kendimi; baktım ki eyvah! Baktım ki eyvah; bir kıyametin kopmadığı kalıyor! İslam Coğrafyası kederli günler yaşıyor!
Heyhat! Benim elimden bir şey gelmiyor! Heyhat! Utancımı koyacak yer bulamıyorum!
Her şey apaçık ortada, her şey kolay bir şekilde sunuluyor, insanlar başlarına bela olacak şeylerin farkına, felaket kendilerini bulduğu zaman varıyorlar, ağaçların meyve vermeye başladığı bu günlerde, tabiatın muhteşem harmonisinde, rengarenk çiçeklerin kokuları arasında artık çocuklar oynamıyor, kadınlar şifalı otlar toplamıyor, ağlayan kadınların, yıkılan evlerin, bombalanan şehirlerin, parçalanan insanların, öldürülen çocukların görüntüleri yayınlanıyor haber bültenlerinde, her akşam kan fışkırıyor, her akşam gözyaşı, her akşam ne kadar acı varsa beynine pompalanıyor insanların, şeytanın uşakları azdıkça azıyor kötülüğün peşinde kıtalar dolaşıyor; öldürüyor, yakıyor, yıkıyor, toprağını işgal ediyor, sömürdükçe azgınlaşıyor, azgınlaştıkça sömürüyor, sömürdükçe insanlıktan çıkıyor!

Heyhat elimi kolumu bağlamışım da
Zalimin kollarıyla dolaşıyorum!
Onlar; savaşın patronları, onlar; paragözler. Onlar; aç gözlüler. Onlar; yürekleri ağzına kadar siyah kanla dolmuş yaratıklar. Onlar; parçalanmış cesetlerin tüccarları. Onlar; dünyanın düşmanları, dünyayı hiç sevemediler. Bir türlü doyamadılar insan öldürmekten. Kan akıtmaktan zevk aldılar. Gözyaşı dökmekten keyif aldılar, kahkahalar attılar. Çağımıza kara bir leke olarak gelip oturdular. İslam coğrafyasını kana boyadılar. Aramızı açtılar. Aramıza fitne tohumları ektiler. Böldüler, parçaladılar, birbirimizin yüzüne bakamaz olduk. Birbirimizin yardımına gidemez olduk. Birbirimizin derdiyle dertlenemez olduk. Aramıza girdiler, bizi böldüler, bizi parçaladılar, bizi darmadağın ettiler. Korkular saldılar aramıza. Armağan verir gibi beynimizin içini kazıdılar. Amaçlarına ulaştılar. Yağmaladılar ve işgal ettiler coğrafyamızı. Toprağımızı elimizden aldılar. Aldılar ki kıyamet kopsun, aldılar ki devrilsin kötülüğün kaleleri, bir direniş, bir diriliş, bir kurtuluş çıksın ortaya…
Öyleyse hüsranımı bir an evvel ateşe atmalıyım!
Direnmenin adıyla yanarak başlamalıyım.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Bana Sormayın N’olur; Anlatmak Çok Zor Olaca... / Nurettin Durman
Bir Ben Varım Burada Senin Hatırına / Erol Erdoğan
Değilse Şimdi Hiçbir Vakit / Fatma Çolak
Gitmeler / Özcan Ünlü
Yalnızlığımızdır / Alaeddin Özdenören
Tümünü Göster