Sanatta Konu ve Anlam

Sanatsal bir etkinlikte dört unsur bulunmaktadır. Dış dünya, sanatçı, sanata muhatap olan kişi (ya da kitle) ve sanat eseri. Sanat hakkında ortaya atılan kuramlar, kimi kere dış dünyayı (yansıtma kuramı), kimi kere sanatçıyı (anlatımcı, aktarımcı kuram) kimi kere sanata muhatap olan kimse ya da kimseleri (hissi etki kuramı) kimi kere de sanat eserini (şekilci ve yapısalcı kuram) dikkate almışlardır. Bu kuramların hepsi de sanatsal etkinliği sadece tek boyuttan ele alma yanılsaması içerisinde olmuşlardır. Biz burada bütün bu kuramların ayrıntısına girecek değiliz, Ancak sanatı propaganda olarak ele alanların sanatın yapı ve biçimini devre dışı bırakmaları, ya da sadece biçime takılıp sanatı seçkin bir sınıfa hitap eden bir fenomen derekesine düşerek ondaki içerik (anlam)’ı yok saymaları bu konuda belli kavramların irdelenmesini gerekli kılmaktadır. Burada öncelikle yanlış anlaşılan önemli meselelerden biri sanatın konusu ile anlamının birbirine karıştırlmasıdır. Sanat eserinin anlamını işlediği konu sanan yaklaşım sıkça karşılaştığımız bir yaklaşım biçimidir. Şimdi bunu irdeleyelim.
Sanatın Konusu ve Anlamı
Sanata görev verme ya da sanatı propaganda aracı durumuna düşürme çabaları hep sanatın eğitme, eğlendirme, ya da etkileme işlevi olduğu savından hareket etmektedir. Oysa bu üç işlev de sahte sanat eseri ile gerçek sanat eseri arasındaki ayrıma işaret edemeyen özelliklerdir. Sanata ideolojik gözlüklerle bakanlar; sanatı bir propaganda aracı olarak görenler (toplumcu gerçekçiler) ondaki konuyu esas almaktadırlar. Sanat eserinin işlediği konunun kendilerinde ifade ettiği anlama göre değer biçmektedirler sanata. Oysa sanat eseri bir konuyu işlemiş olabilir. Örneğin bir tarihi olayı, bir aşk hikayesini, bir kahramanlık olayını vs. Oysa konu, sanat eserinin her zaman dışındadır. Bir konu bir çok sanatçı tarafından dile getirilmiş olabilir. Ancak bir sanat etkinliğinde konu değil anlam önemlidir. Anlam sanat eserinin bizzat kendisindedir. Konu ile sanatsal yaratıcılığın bütünleşmesiyle ortaya çıkan veridir anlam. Ancak bu anlam sanatın bizzat kendi yapısı içerisinde; sanatın konu aldığı olayın anlamının çok ötesindedir. Bu noktada, konunun güzelliği sanatı yansıtan bir özellik değildir. Konuya takılıp kalanlar aslında sanat etkinliğini anlamaktan da oldukça uzağa düşeceklerdir. Sanatı ifade eden konuysa, sanat eserini belli konuları işleyen diğer etkinlerden, örneğin bir tarihi eserden farkı nerede kalacaktır. Konu sanatçı tarafından işlenerek sanatçının kendi duyarlılığının katılmasıyla belli bir anlam kazanır. Konu belki çok etkileyici, çok çarpıcı olabilir ancak tek başına sanat eserini yansıtamaz. Bir konu sanatçı duyarlılığı ile aktarılmamışsa evrensel bir dili yakalaması da oldukça zor olacaktır. O eser ya tarihi bir anlatı ya da sosyal bir gerçeklik olarak kalacaktır. Çoğu kere de unutulup gidecektir. Aslolan ise sanatsal yapının konuyu kucaklaması; konunun sanatçı duyarlılığı ile sanat formu içerisinde yoğrulmasıdır. Bir çok önemli olay sanatsal müdahale ile insanlığın hafızasına kaydolmuş; sanatsal işçilikle yoğrulması sayesinde asırlar boyu insanları etkileyebilmiştir.Sanat gerçek anlamına işlediği konu ile değil sanatsal yapı ve duyarlılıkla kavuşmaktadır. Sanatı sanat yapan da işlediği konu değil, kendi özgün yapısıdır.
Sanatta Hakikat Sorunu
Sanatta hakikati; konu hakikati ve mesaj hakikati diye ikiye ayırabiliriz. Bir sanat eserinde seçilen konu bizzat yaşanan bir olay olmuş olabilir. Buna konu hakikati diyebiliriz. Bir de sanat eseri (özellikle edebiyat) belki de hiç gerçekleşmemiş tamamen kurgusal bir olay üzerine kurulmuş olabilir. Ancak sanatçı bu olayı kurgularken belli bir amaca dönük olarak kurgulamıştır.
Sanat eserinde konu hakikat (gerçekleşme anlamında) olmayabilir ama verdiği mesaj mutlaka hakikatten pay almaktadır.Bu anlamda mesaj insanda karşılığını buluyorsa sanat eseri o kadar kalıcı ve evrensel olmaktadır.
Sanat eserinde daima belli hakikatleri arayanlar ona bilgi verme misyonunu biçmektedirler. Sanatta elbette bir tür bilgi vardır ancak sanatın bilgisi, bilimsel bilgi gibi aktarılıp öğretilebilen ya da deneyi yapılabilen bir bilgi değildir. Bu tarz bilgi anlayışı özellikle 17.yy Avrupa aydınlanmasının mantığıyla şekillenen bilgi anlayışıdır. Bu anlayış bilimin sınırlarını genişleterek deney dışı her konuyu bilgi kapsamının dışına çıkarmıştır. Bu noktada din, sanat ve felsefenin söyleyecek hiçbir sözünün bulunmadığının altı çizilmiştir. Sanata kimi gerçekleri dile getirmek için bilgi aktarma misyonu biçenler tam da bu anlayışın etkisinde kalmış olanlardır. Bu anlayışla dinin ve felsefenin anlaşılmasını beklemek mümkün gözükmemektedir. Sanatı anlamak için öncelikle 19.yy’da revaçta olan bu pozitivist bilgi anlayışından kurtulmak gerekiyor. Sanat eserinin bu tarz bir bilgi vermek ya da belli gerçeklerin altını çizmek gibi bir işlevi yoktur. Çünkü sanatta anlam duygusaldır. Bu duygusallık belli bir hakikat içermektedir. Çünkü eğer biz insan için duygusallık diye bir boyuttan söz ediyorsak; bu boyuta hitap etmek için de yine bir hakikate yaslanmak gerekmiyor mu? O halde duygusal anlamda etkin olan sanat eseri elbette bu etkinliği belli bir hakikate yaslanıyor olmaya borçludur.
Bilgiyi öz bilgisi ve biçim bilgisi diye ayıranlar var. Biçim bilgisi aktarılıp öğretilen bir bilgi iken öz bilgisi aktarılıp öğretilememektedir. Gerçek ve hakikat arasındaki ayrıma da dikkat çekmek gerekiyor. Gerçek sanatın konusu için söylenebilir ancak mesajı için hakikatten söz etmek gerekmektedir. Sanat adına ortaya konan kimi eserler, gerçekleri basamak yaparak hakikati örtbas etmeye aracı olabilmektedirler.
Sanatta Dil ve Hakikat
“Allah’ın eli onların eli üzerindedir” (K. Kerim)
“Allah kar gibi üstümüze yağınca”(Sezai Karakoç Kar Şiiri)
Dil gelenekseldir. Dilin kendine ait bir mantığı vardır. Edebiyat eserine egemen olan dil elbette kendine has bir mantık örgüsüne sahiptir. Bunu sıradan bir dil gibi anlamak ve algılamak yanlıştır. Böyle bir yaklaşım bizim hakikati net olarak anlamamıza engel olacaktır. Örneğin “gökyüzü ağlıyordu” ifadesinde şâir yağmurun yağdığını bu şekilde ifade etmektedir. “Gökyüzü de ağlar mıymış!” diyen birinin dil ile temelde bir problemi olduğuna inanmak gerekir. Dil ile problemi olanın da aslında bir anlama problemi olduğu ortaya çıkmaktadır. Bir romancı hırsızlıkla şöhret olmuş bir topluluğun çocuğuna yardım eden bir zâtın, o çocuğun kendisine nasıl minnet duygusuyla teşekkür ettiğini anlatır.Aslında bu yaklaşım gerçek hayatı yansıtmayan bir yaklaşımdır. Çünkü gerçek hayatta kimi kere yardım gören insan kendisine yemek yediren insana çok büyük kötülükler yapabilmektedir. Ancak bu insani bir tavır olmadığı için hakikati ifade etmemektedir. İnsan ruhu ve vicdanı iyiliğe karşı kötülük tavrına nankörlük demektedir. Hakikat, insanın kendisine yapılan iyiliğe minnet duygusu ile karşılık vermesidir ki sanat da bu noktada hakikati resmetmekte; bu yönüyle insani öze işaret etmektedir. Nankörlükler, pişmanlıklar hayal kırıklıkları olmasa idi sanat da olmayacaktı. İnsanın ruhunda hakikatin cevheri olmasaydı bu kavramlar da olmayacaktı. Sanat gerçeği dile getirirken bile bir hakikat kaygısı taşımaktadır. Bu özellik sanat eserinin değerlendirmede bir kriter olarak da ele alınabilir. Sanat belki bu çerçevede belki gerçeğe uzak ama hakikate ya-kındır.Zenginlerin çokça para harcadığının yansıtıldığı öyküler de vardır. Ancak zenginler genelde çokça para harcamadıkları için zengin olmuşlardır. Ancak insan ruhu zenginlerin ve imkan sahiplerinin zenginliklerini ve imkanlarını başkalarıyla paylaşmasını istemektedir. Böyle istediği için sanat ortaya çıkmaktadır zaten. Çünkü sanat bir bakıma insan ruhunun evrendeki eksiklikleri tamamlama çabasıdır. Eksiklik duyanların sanatçı olmaları da bu yüzden…
Bu noktada sanat eserinin konusunun değil mesajının hakikat olduğunu söyleyebiliriz. Bu mesaj ideolojik ya da politik bir mesaj değil insani bir mesajdır.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Bana Sormayın N’olur; Anlatmak Çok Zor Olaca... / Nurettin Durman
Bir Ben Varım Burada Senin Hatırına / Erol Erdoğan
Değilse Şimdi Hiçbir Vakit / Fatma Çolak
Gitmeler / Özcan Ünlü
Yalnızlığımızdır / Alaeddin Özdenören
Tümünü Göster