1.
Barbarlığı ben icat etmedim ki, kilidim kırıla!
Bakışlarımı yere indiriyorum bu yüzden, hayatın tam orta yerine!
Oturuyorum geçip, ağrıyan yanlarımı geçip, dökülen yaprakları geçip
(Kalkıp kapatıyorlar açık bağçeleri sabah sabah ve sevgisiz)
Bütün kelebekleri bulutlara salıyorum bense altmış beşimi biraz önce geçip
Konuklar neredeyse gelmek üzere, bakın ve acele edin!
Bir cenaze törenindeymiş gibi değil, ekşiyerek hiç değil!
Burada hazırlıksız değiliz ki böyle bön bön ve boş boş nereye?
Girilmeyen odalarda kırkı uçurulmamış bebekler gibi de değil!
Saate bakıp dışarıda kalanları işaret ettim, sofraya geçmeden önce
Yoksullarla yolcuları iki yanıma alarak oturdum birer daire çizip
Her daireye bir çocuk, soframıza kandil olsunlar diye
Her çocuğun eline de birer Alâaddin lâmbası ve elma şekeri!
-Siyah atlar, yeşil rüyalar, dağlarda uçan karıncalar
Ey uçsuz bucaksız düşlerimiz, çocukluğumuz, o afili duruşlar-
3.
Hasat bitsin de öyle başlayalım dedik şölene, bir türlü bitmedi!
Savaşın başlayacağını nereden bilecektik, demez olaydık!
Önce ellerimizi alıştırdık karanlığa, gözlerimiz yerindeydi nasılsa
Sokağa kim çıkarsa ilk o kaybedecekti, bunu hepimiz biliyorduk!
4.
Şu hengâmeyi ve acı suları geçtik mi tamamdır bu iş!
Haritalarımızı açıp kendimize birer kardeş bakabiliriz artık