D. Mehmet Doğan kimdir diye sorulduğunda yakinen tanıyanlar onu “Kültüre Adanmış Bir Ömür” kelimeleri ile tanımlar. Hayatı incelendiğinde bu sözün ne kadar haklı olduğu daha iyi anlaşılır. Gerçekten de merhum, tüm hayatını kültür davamıza hasretmiş bir insandır. Bitmek tükenmek bilmeyen enerjisinin de kaynağı sanırım yine bu davaya adanmışlığın derununda gizlidir. Hatta kendi sağlığını bile bu mukaddes dava için umursamamış, son nefesine kadar bu uğurda çalışmalarını sürdürmüştür.
Onun fikir dünyasının temel sacayağını İslamiyet, Türkiye ve Türkçe oluşturur. Yine onun fikirlerinin ve mücadelesinin oluşumunda onaöncülük eden mütefekkirlerin oluşturduğu üçlü sacayağında ise Mehmet Akif, Nureddin Topçu ve Necip Fazıl vardır. Bu üçlü ona göre yaşanılan kültürel savaşın enkazlarından kurtulmak için milletimize çareler sunan üç yol açıcıdır.
Onu birçoğumuz Batılılaşma İhaneti eseriyle tanıdık.1975 yılında çıkan bu kitap, Batılılaşma sevdası ile milletimize dayatılan yeni sistemin bir eleştirisidir. Kitap ilk çıktığında çok büyük bir alaka görür. Cemil Meriç, Mete Tunçay, Fethi Naci, Ergun Göze gibi dönemin ünlü yazarları bu kitaptan övgüyle bahsederler.
Mehmet Doğan, “Batılılaşma İhaneti” kitabında, batılılaşmanın milletimizin kültürel hayatında yapmış olduğu tahribatı en anlaşılır biçimde ve tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Bu tahribatı hazırlayan saiklerin başında çarpık bir tarih anlayışı ve dilimize yapılan suikast gelmektedir.
Doğan’a göre Tanzimat döneminde Mustafa Reşit Paşa ile başlayan Batılılaşma hareketleri ve adına reform denen yenilikler,cumhuriyet döneminde yapılan devrimlerin de öncüsüdür. Yapılanlar milletin değerleri ile asla ve asla bağdaşmadığı gibi yeni yıkımlara ve tahribatlara da neden olmuştur. Ancak yapılanlar öyle güzel servis edilmiştir ki “ömürleri devlet ve millet düşmanlığının müşahhas örnekleri ile dolu şahsiyetler “kahraman”, ömrünü imanı, milleti ve devleti yolunda tüketenler ise “hain”dir artık.
Mehmet Doğan, Batılılaşmayı ihanetle tavsif etmiştir. Bu belki kimilerince fazla veya acımasız bulunabilir. Ancak tarihin arka sokaklarında yüründüğünde karşımıza çıkan gerçekler bu ifadeyi doğrular niteliktedir.
Tanzimat icraatlarını masaya yatıran Mehmet Doğan bu ihanetin adeta röntgenini çekmiştir.
Bu dönemde yapılan ve üzerinde çok da durulmayan en çarpıcı icraat, devletin asli unsuru olan Müslümanlarla gayri Müslimleri eşit ilan etmek ve böylece devletin İslami vasfını refüze etmektir. Sonuçta bu yüzdendir ki Tanzimat’a halkın bakış açısı “gâvura gâvur denmeyecek” şeklinde olmuştur. Yapılan diğer düzenlemeler de hep aynı amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Bu da imparatorluğu tarih sahnesinden tasfiye etmektir. Tanzimat Fermanı’yla birlikte padişahın otoritesine sınırlandırma getirilirken yabancıların baskıları artmış ve sonuçta devletin temeli de sarsılmaya başlamıştır. Özellikle İngilizlerle yapılan ticari anlaşmaların amacı da ülkenin sömürgeleştirilmesine matuftur.
Doğan’ın da belirttiği gibi Reşid Paşa olmak üzere, bürokratların baskısıyla Sultan Abdülmecid, İngiltere ile 28 Haziran 1855 yılında ilk borç anlaşmasını imzalamıştır. Alınan bu ilk borç, 20 yıl içerisinde Osmanlı maliyesini iflasa götürmüştür. Akabinde devlet içindeki azınlıklara daha fazla ayrıcalıklar verilerek asli unsur olan Müslüman halk ikinci sınıf durumuna düşmüş, devlet içindeki gayrimüslim bürokratların sayısı artarak baskın unsur haline gelmiştir.Mehmet Doğan bundan sonraki gelişmeleri de “Bürokratlar neticede, devleti kısa zamanda parçalayıp, kendi padişahsız iktidarlarını kurdular”şeklinde özetler.
Sonuçta yirminci yüzyılına hâkim İslam devleti olan Osmanlı Devletiçeşitli dış ve iç müdahaleler sonucu yıkılmış, halifelik otoritesinin yok edilmiş ve böylece İslâm dünyası hemen hemen istinasız Batı güdüm, kontrol ve baskısı altında devletçiklere ayrılmıştır. Kurulan bu yeni devletçiklerin idarecileri, Müslümanlar arasındaki dayanışma mihverini batılıların istediği yönde yıkmaya, çeşitli Müslüman toplulukları birbirine düşman hale getirmeye büyük gayret göstermişlerdir. İşte Mehmet Doğan’ın ihanet olarak gördüğü Batılılaşmanın bizi getirdiği felaket budur.
Bunu sağlamak yani geçmiş ile tüm irtibatı kesmek için en uygun araç ise alfabenin değiştirilmesi ve eski alfabenin kullanılmasının yasaklanmasıdır.Bu gerçekleşince bu defa kelime ve kavramlar üzerinde canlı bir ameliyata girişilmiş ve dilde tasfiye denilen bir ihanete girişmiştir. Mehmet Doğan bu ihanetin icrası için atılan ilk adımın aşağılık duygusunun mahzenlerinde dolaşan aydınlarımızın dilimizin Avrupalı olmak için yetersiz olduğundan, Türk dilinin kısırlığından yakınarak bu dille çağdaş uygarlığa ayak uydurulamayacağını öne sürmelerini gösterir.
Sonuçta dilde müthiş bir tasfiye gerçekleşmiş birçok kelime ve kavram lügatlerden ve ders kitaplarından çıkarıldığı gibi matbuat uydurukça ile adeta sarhoş olmuştur. Yeni nesiller ne dedelerinin dilini anlamış ne de dedeler torunlarını…
Mehmet Doğan bu hadiseleri kendisine dert edinmiş bir savaşçı olarak kırk kadar kitap ve binlerce makale neşretti. Yüzlerce konferans verdi. Dört adet lügat yazdı.Özellikle 1981 yılından itibaren yazmaya başladığı Büyük Sözlüğü bu mücadelenin bir ürünüdür. 26 baskı yapan bu eser 2551 sahife ve 130 bin kelimeden oluşmaktadır.
Merhum Doğan bu sözlüğü asırlardır konuşula konuşula, yazıla yazıla varlığını sürdüren Türkçe XX. asırda en az on asırdır akıp gittiği yatağından çıkmaya zorlanarak kısırlaştırılmasına bir tepki olarak ve dilimizi eski hüviyetine ve gücüne ulaştırmak amacıyla oluşturmuştur. Zira piyasadaki çoğu sözlüğün Türkçenin zengin kelime kadrosunu daraltarak uydurmacılığı yaygınlaştırmaya hizmet etmekte, kavram kargaşası meydana gelmesine sebep olmuştur. Onun hazırladığı sözlük, bütün bunlara ve sürüp giden kavram kargaşasına çözüm getirmek için hazırlanmıştır.
Sonuçta o da her fani gibi bu dünya misafirliğini sonlandırarak asli vatanına göç etti. Onu tanımak, onu okumak, onunla aynı davaya hizmet etmek ve yol arkadaşlığı yapmak çok güzeldi. Onu her gördüğümde tarihe tanıklık etmiş olduğum aklıma gelirdi. O Mehmet Akif’ten Nureddin Topçu’ya tevarüs eden ve Necip Fazıl ile güçlenen bir davanın som temsilcisiydi. Onunlar konuşmak sanki bu üç dava adamı ile konuşmak gibiydi.
Mekânı cennet olsun.
Bu Sayının Diğer Yazıları
İki Münevver / Şeref AkbabaCihannüma / Ay Vakti
Edebiyat, Mavera ve Nazif GÜRDOĞAN / Recep Garip
Önden Giden İki Atlı: Nazif Hoca, Mehmet Abi… / Özcan Ünlü
Dil, Fikir, Kültür Davamızın Müstesna Münevveri... / Necmettin Evci
Tümünü Göster
Gün Aşırı
- İlk Adım
25 Nis 2018
Allah’ın adıyla Şairin anlamlı beytiyle giriş yapmak istiyoruz: “Erişir menzili Devamını Oku…
Cuma Akşamı
- Bana Sevdamı Geri Ver
25 Nis 2018
Kim, neyi kaybettiyse onu arıyor. Kıymet arz eden ve kendi Devamını Oku…