Millî Mücadele gömleğini giyinip bir ömür Türkçenin ve Türk düşüncesinin hürriyeti için savaşan kalemdi o.
Çağdaş bir bibliyograftı: Lügatimizdeki her bir ibâre için yarım saat konuşabiliyordu.
Yaşayan Âkif’ti. Hem Âkif hem Âsım. Zaten kırk yıldır Âkif”e sahip çıkan tek oluşum, o ve arkadaşlarıydı demek yanlış olmaz.Taceddin Dergâhını yaşatanlar da o ve arkadaşlarıydı. Oraya defnedilmesi ne çok yakıştı. Bunu seksen beş milyon içindeen çok hak edendidemek mümkün.
Tıpkı gönüldeşi Âkif gibi o da Müslüman ve Türk kavramlarının mündemici yani bulamacıydı; öyle doğdu, öyle büyüdü, öyle de yaşadı! Medeniyetimizin yüz milyonlarca Mehmet’inden birisiydi o. Karıştırılmasın düşüncesiyle -merhum Topçu’nun armağanı olarak- isminin önüne D.’yi ekledi sadece.
Değerliydi, farklıydı, özeldi o sözlük bizim için. Çünkü onu bize D. Mehmet Doğan Ağabey armağan etmişti. Bize, yani milletine, yani Türk milletine…Burdur’daki son görüşmemizde, 2023 Aralığında sormuştum: Mehmet Ağabey, Doğan Büyük Türkçe Sözlük’teki kelime sayısı kaç oldu?Yüz otuz bini aştı, Fahri!diye cevaplamıştı.
O gönüldendi, gönüllüydü, gönülceydi. O bir gönül adamıydı. Gönül, vefa, muhabbet…
Yerli ve millî olan her şeye olduğu gibi yerli mizaha da meftundu Mehmet Abi.
Bir kez kendisi için kullanmadı bu gücü. Cumhurbaşkanımız, Başbakanlarımız, nice bakanlarımızla dost olduğu halde kendisi için kimseden bir şey istemedi. Makam, mansıp, güç, paraen ırak olduğu, durduğu, bildiği şeylerdi onun.
İtiraf edelim, bizim mahallede Ankara pek sevilmez. Bunun pek çok haklı sebebi olabilir. İstanbul merkezliyizdir biz, nedense? İstanbul’la düşünür, İstanbul’la sever, İstanbul’la kızarız; doğru, yanlış! Şuuraltımız İstanbulcudur bizim, doğru! Ben de A-kara, makara, en kara, Ankara’yı yazmış adamım. Ama…
Ama bir adam çıktı, Ömrüm Ankara’yı yazdı. O adam bize Ankara’yı sevdirdi. Ben o kitaptan sonra Ankarasever olmuştum artık; her Ankara’ya gidişimde TaceddinDergâhı’na selâm veriyor, Hacı Bayram’da muhabbeti telezzüz eyliyor, eski Ankara sokaklarında huzuru teneffüs ediyordum. Artık Ankara daha bizim, daha bizden, daha bizceydi! Aslında biz de Ankaralıymışız da haberimiz yokmuş. O kitabın yazarı da D. Mehmet Doğan’dı. Bizi Ankaralı yapan adamdı o!
Biraz Sezai Karakoç, biraz Necip Fazıl, daha çok Akif’ti o. Ama en çok Nurettin Topçu’ydu. Onun yüz otuz bin kişilik lugatında, Hoca, Topçu’ydu zahir.Nureddinîydi, Nureddin’dendi, Nureddinceydi. Bu da ona çok yakışıyordu.
Karakterinin başat unsurları: Âlim, bir o kadar ârif. Mütevazı. Diğerkâm. Müstağni. Vakur. Denge. Ne bir eksik, en bir kelime fazla; tam kıvamında konuşan, saatlerce dinlense yormayan bir hatip.Polemikten de kaçınmayan keskin bir zekâ. Sabırlı. Birleştirici.
Polemiği severdi. Severdi ne, bayılırdı. Çok da başarılıydı. Zira hem çok zeki ve hem çok bilgiliydi.
Özel sohbetleri, tüzel sohbetlerinden çok daha lezzetliydi. Hüznü bal eyleyen adamdı zira
D. Mehmet Doğan, 1922 sonrasında da Türkçenin Millî Mücadelesini veren adamdı. Türkçenin ve Türk düşüncesinin.
Ruhun şad, mekânın cennet, makamın âli olsun, ey Mehmed’lerin en hası.
Bu Sayının Diğer Yazıları
İki Münevver / Şeref AkbabaCihannüma / Ay Vakti
Edebiyat, Mavera ve Nazif GÜRDOĞAN / Recep Garip
Önden Giden İki Atlı: Nazif Hoca, Mehmet Abi… / Özcan Ünlü
Dil, Fikir, Kültür Davamızın Müstesna Münevveri... / Necmettin Evci
Tümünü Göster
Gün Aşırı
- İlk Adım
25 Nis 2018
Allah’ın adıyla Şairin anlamlı beytiyle giriş yapmak istiyoruz: “Erişir menzili Devamını Oku…
Cuma Akşamı
- Bana Sevdamı Geri Ver
25 Nis 2018
Kim, neyi kaybettiyse onu arıyor. Kıymet arz eden ve kendi Devamını Oku…