Önce küresel sistem, sonra modern devlet kuramı çöktü…
Rasyonel ve hukuki zemin tamamen yok edildi.
Üstünlerin kendi hegemonyalarını dayattığı ve tamamen irrasyonel olan bir yapı çıktı ortaya.
Öteden beri bildiğimiz kuramlar, öngörülen adımlar, diplomasinin Vestfalya’dan bu yana var olan işleyişinin aksine yepyeni bir anlayışla karşı karşıyız.
Dünya, yeni olay ve olgulara gebe…
İki büyük dünya savaşının öncesinde yaşanan olaylara benzer manzaralar cereyan etmeye başladı. Reel politikle hiçbir ilgisi olmayan, olabildiğine fevri hatta akıldışı diyebileceğimiz olaylar “sıradan, normal ve olağan” gösterilmeye çalışılıyor.
Kaos her yanda…
Ortadoğu
7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail saldırılarında ölen Filistinlilerin sayısı 40 bini geçti ve 100 bine yaklaşan yaralı sayısıyla Gazze “kangrene dönüşmüş bir yaradır” artık.
“Arap Baharı”yla bütün bir Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu “karakış”a çeviren zihniyet, bugün asıl niyetini belli etmiştir.
Siyonist akıl, “arz-ı mevud” için çocuk kadın demeden Gazze’de katliamlar yapmaya devam etmektedir. Vaad edilmiş topraklar için bütün Ortadoğu’yu ateşe atmakta, bir an dahi bu politikasından geri adım atmamaktadır. Dünyanın gözü önünde soykırım yapıp, kendini haklı görme ve gösterme çabası, ancak ve ancak “teo-politik”le açıklanabilir. Binyamin Netanyahu’nun ABD Kongresi’nde konuşup ayakta alkışlanmasını başka bir kavramla açıklama imkânı yoktur. Eli kanlı bir Siyonist’in Tevrat’tan ayetler okuyarak soykırıma dayanaklar oluşturması ve Evanjelistler başta olmak üzere bütün Kongre üyelerinin bu utanca alkış tutması “normal şartlar altında” bir akıl tutulmasıdır. Ancak bunun ne kadar “doğru, yerinde ve haklı(!)” bir konuşma olduğunu göstermeleri geldiğimiz noktayı iyi okumak bakımından tam bir ders niteliğindedir! Roma Statüsü kapsamında savaş suçu teşkil eden bu saldırıları dolayısıyla derhal tutuklanıp yargılanması gereken Netanyahu’nun “muzaffer bir komutan” edasıyla karşılanması, küresel sitemin her açıdan iflas ettiğinin ilanıdır.
Siyonist saldırıların Gazze ile sınırlı kalmayacağı kesindir.
Suriye, Lübnan, İran, Irak ve “arz- mevud”u kapsayan diğer ülkelere olayların sıçrayacağı muhakkaktır. Çünkü Siyonist akıl, ABD ve AB’yi kendine payanda kılmış, kendi haklılığına inandırmıştır. Bu nedenle karşısında caydırıcı bir güç yoktur. Halkı Müslüman olan ülkeler, yönetilme, içte ve dışta cemaat, cemiyet, ideolojik kamplara bölünmede mahir, uyanış ve birlik olmada zayıf olmaları sebebiyle “Gazze”dolayısıyla Filistin’i kendi kaderine terk etmiş, adeta devekuşu misali kafalarını kuma gömmeyi tercih etmişlerdir! İmamesi dağılmış tespih tanelerine dönünce de İsrail istediği gibi at koşturmaya devam ediyor.
İran,“mezhep” odaklı politikalarla Suriye, Irak ve Yemen başta olmak üzere pek çok ülkede akıtılan Müslüman kanı değilmiş gibi hareket ederken, faili meçhul(!)lerin kıskacında bir kaos yaşamaktadır.
İsmail Haniye İran’da, henüz yöntemi açıklanamayan bir usulle devlet konuk evinde şehit edildi.
Torunları, çocukları ve sonrasında kendisi, inandığı dava uğruna canlarını feda ettiler. Gazze’de öldürülen bir çocuğun canından benim evlat ve torunlarım daha aziz değil diye metanetle açıklamıştı.
Allah rahmet eylesin.
Avrupa
2022 yılında Ukrayna-Rusya arasında başlayan çatışmalar, sadece iki ülkeyi değil; bütün kıta Avrupası’nı ve diğer ilgili tarafları meşgul etmeye devam ediyor. Soğuk Savaş döneminde sıkça yaşanan gerilimlerin bir benzerine şahit oluyoruz. NATO ve Rusya arasında restleşmeye dönüşen ve her gün yeni bir sürece evrilen çatışmalar “küresel kaos”un değirmenine su taşıyor. AB ve ABD, Ukrayna ve diğer Baltık ülkelerini “ileri karakol” olarak görmektedir.
Brexit’le AB’den ayrılan İngiltere’nin bir türlü dikiş tutmayan iç politik meseleleri, göçmen karşıtlığı ve Müslüman gruplara karşı İslamofobik saldırılar, yarın için hiç de iç açıcı olmayan olayların başlayacağını göstermektedir.
Avrupa’nın jandarmalığına soyunan Fransa’nın olur olmaz çıkışları, İtalya başta olmak üzere kıta Avrupası’nda yükselen aşırı milliyetçi ve merkez sağ, AB’yi tehdit etmekte ve yeni kaosun fitilini ateşlemektedir.
Uzakdoğu
Son çeyrek asırda ciddi bir ekonomik güç olarak ortaya çıkan Çin, sadece Asya ve Asya-Pasifik için değil; bütün dünya için yeni bir kutup olma eğilimindedir. Çin Denizi ve Uzakdoğu yeni gelişmelere ve oluşumlara hazırlanıyor. Kuzey Kore – Rusya- Çin denklemi; ABD ve müttefikleri için “sürprizler” barındırıyor. Şanghay Paktı, sadece ekonomik bir yapı olarak değil; yeni güç odağı ve cazibe merkezi olma düşüncesini de taşıyor. Doğu Türkistan’da Müslüman Uygur Türkleri’ne zulüm devam ediyor.
Son Söz
Tesadüf yok…
Bütün bu kronoloji ve yaşanan hadiseler bize çok şey ifade ediyor. Uyanık ve akıllı olmak mecburiyetindeyiz. Siyonist akıl, “Tanrı’yı kıyamete zorlarken” biz ne yapıyoruz? Zaman, şuurla kuşanma zamanıdır. Zaman bir ve beraber olma zamanıdır.
Dünyayı ve olup biteni doğru okumak, ön almak ve ne ile karşı karşıya olduğumuzu bilerek davranmak durumundayız.
Bu süreçte basit, süfli ve yapay tartışmalar sadece zarar verecektir. Milli bir duruşa ve dirliğe muhtacız.
Vesselam…
Ay Vakti