Hariçten Gazel

I.
hislerimi sonsuz bir yangında kaybettim.
gülleri sorguya çektim, bahar bir türlü gelmeyince
adımı unuttum işte birkaç defa
verdiğim tüm beylik sözleri yuttum
kafamın içi bir karmaşadan ibaretti
onu yonttum eski yunan’dan kalma
bir heykeltıraş edasıyla
sabır taşı olsaydım mutlak çatlardım
ben de gittim dilek taşı oldum
kavuşamayanlar için
onların sesini giyindim bilmemkaçbinsene
bilmemkaçbinsene sedâsız kaldım
dilim yandı, güldüm
canım yandı, küldüm
evim yandı, öldüm
ve dirildim sayısız kez
milyarlarca insan simâsında
devr-i dâim eyledim yaşam kıyılarını
hava kapalıydı, sıkıldım
güneş tepedeydi, yürüdüm
ve ağladım, yağmur toprağa küstüğünde
bütün kapılar kapandı yüzüme
bütün insanlar kaçışıp durdu ordan oraya
binbir belâyı savuşturdum âdem’den beri
sırrımı kimseler bilemedi
anlayamadı olan biteni devrilip giden onca hükümdâr
çünkü ağzım tozlu yanardağlara benzerdi
ve çıkmaya çalışan her kelime
ölüme sürüklüyordu yaşamın o yıpranmış gövdesini
ben bir çarmıhtım dünya alanına dikilmiş
ve isâ bir değil bin kere geçmişti benim sinemden
neler gördüm neler
söylesem, dili tutulur en muhkem kal’aların
bomba tesirli bir saate bürünür zaman dedikleri ihtiyarın
ayarı bozuk kalbi
adımbaşı çiyanlarla doluşur avlular
şahmârân, intiharlara konu olur yılankale’de
isos’ta bir skender, dara’da bir amanos
ve gılgameş’i boşa çıkarmaya yeter bunca yalan dolan
bu hüznü şimdi nereye döker ki nil
ne de olsa bir kekemedir daha çocuk musa
kim anlatmaya cesaret eder tarih denen katliamı
kimin elinden ne gelir geçmiş ve geleceğe dâir
söylenegelmiş onca talanı hapsetmek için
kim başına belâ eder benim sessizliğimi
kim tapınır durur kendi yüzüne
ve dağlara karşı
ve upuzun yollara
ve bozkırlara
ve güneşe
ve aya…
ve kim bile bile yürür ki önündeki o dipsiz uçuruma!

II.

“anlamakla cezalandırıldım.”
artık bunuyorum yaş kemâle ermeden
gençliğimi orta üçte terkettiler
tozlu, kirli ve paslı bir ayakkabıdan saydılar çocukluğumu
dizimdeki yamalarla alay ettiler
ıssızlığım, birilerinin huzuruna peşkeş çekildi
ismim nerede görülse utanç sayıldı
meselâ hiç kahkaham olmadı benim
ilginçtir, ben de böyle bir hakkım olmadığına iknâlıydım
sokaktaki bisikletlere hayranlıkla bakmaktan yapılmaydı oyuncağım
babam kendimi bildim bileli işçiydi
bundandır babamı hep kutsal bildim
alınteriyle çalışmanın piri sayılırdı o aile fotoğraflarında
ama her zaman nasırlıydı ayakları
ve hiçbir zaman kendine lâyık göremedi yepyeni esvapları
tütün sarmakta hünerliydi yorgun parmakları
ve dumanaltı bir inşaatta kürek sallamakta
ve evelallah bir ekmeği beşe bölmeyi ustalıkla…
anamsa zaten çilenin kendisiydi
yüreği, yarayla beslenen bir külkedisiydi masallarda
sabahları, sofranın en güzel köşesiydi
ve en lezzetli yemeklerin adresiydi akşamları
yalanım yok! en sevdiğim kadındı anam
öyle az buz değil, beş parasız da seviyordu beni
var mıydı ki öyle menfaatsiz bir sevgi

ki var mıydı başka şansım
Allah’a inanmaktan başka!

III.

ve şimdi seherin en ıssız vaktinde
yapayalnız bir güvercin kanadı kadar hüzünlüyüm ruha’da
elimde bir cıgarayla düşünmekteyim ölümü
ve ölümün kansız bir ürpertiyle yıkadığı yüzümü
sanki bir lânet yayılıyor gibi yüreğimden
sanki ibrâhim evden kaçmış benden habersiz
üstelik azer beni arıyor yuhalatmak için meydanlarda
ve hatta nemrut bir yakalasa
esir olduğu sineğin öcünü benden alacak aynzeliha’da
herkes yaralı sanki ben hariç
herkes en ağır dertleri kendinde biliyor ben hariç
herkesin yükü dünya kadar ben hariç
herkesin gönlünde sönmez bir ateş ben hariç
herkes haklı sonuna kadar ben hariç
herkes hak ediyor sevilmeyi ben hariç
herkes iyi herkes güzel ben hariç
ve ben hariç herkes gülüyor sorun yok

ve şimdi gene ben hariç herkes…

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Cürüm ve Yüzsüzlük    / Şeref Akbaba
Teo-Politik Kaosa Doğru / Ay Vakti
Bir Uyanış Öyküsü / Ziya Karatekin
Geçmiş Yanımızdadır     / Semra Saraç
Ona Ne Söyleseydim?   / Semra Saraç
Tümünü Göster