Sustun ya,
Bir düşün eteğinde alıcı kuşlar gibi dolaşırken
Şimdi gözlerinin limanına kaç gemi demir atar,
Kim bilir, kaç başkent yıkılır yürüdüğün yolların ardından,
Kaç çiçek solar ardın sıra,
Şimdi kaç süvari atını şaha kaldırır,
Kaç ordu bozguna uğrar,
Kaç yangın tutuşur içinde.
Sustun ya,
Bir rüyayı kaldığı yerden görür gibi
Şimdi hangi çocuk avutulur dizlerinin dibinde
Şimdi hangi yasak meyveyi arzular dudakların
Kaç güneş tutulur baktığın yerde
Hangi ırmak hangi denize kavuşur
Kaç bülbül can verir gülün koynunda
Kaç at daha vurulur şehirlerin meydanında
Sustun ya,
Anıların üstünü bir kefen gibi örterek
Şimdi hangi rüzgârda dağılır saçların
Rüzgâr hangi şarkıyı söyleyerek geçer
Kaç ülke kurulur baktığın yerde
Bir hüznün ellerinden tutup gidersin
Ay ışığıyla yıkanır ellerin
Ellerin yorgun başaklar gibi düşer toprağa
Sustun ya,
Yaralı atların dizginine yapışarak
Şimdi bir tren geçer ıssız istasyonlardan
Bir çocuk annesini düşünür öksüzler yurdunda
Bir tırtıl kelebeğe dönüşür
Şehre apansız yağmurlar yağar
Islatır gecenin saçlarını
Alnında sabahı çağırır ayetler
Avutulmamış bir çocuktur artık kalbim
Bir ateş denizinde mumlar gibi eriyen