–Sıradan görünümlü sıradışı adamlara-
Sondan başlayalım,
Derviş öldü.
Yaşarken herkesçe bilinen, katlanılan
Kalabalıkların sevimli çocuğu yalnızlıktan öldü.
Ne garip adam ama
Ne garip bir elveda.
Hasta olduğunu duymadık, söylemezdi.
Gönül koyduğunu duymadık, küsmezdi.
Gönlü genişti, karmaşık olsa da düşünceleri.
Bize, yürümekten yorgun düşmüş bir çift ayakkabı,
Görmeyi güçleştirecek uzak gözlüğü,
Şuh kahkahalar,
İçilmesi unutulmuş, soğuk, duble çaylar,
Bir de işsiz geçirdiği günlerin burukluğu kaldı.
Tüm garipliğiyle mesuttu.
Bilemeyiz yüreğinde ne fırtına kopmuştu.
Bir sabah rutinimize devam ederken
Kahvaltı yapıp
Geç kalmadan işe koşarken
Hızlı ve sevimsiz makinalardan
Saniyeler içinde dünyaları dolaşan
Bir mesajdı: ödü kopmuştu.
Sessizliği ne çok şey anlatırdı.
Dalıp gidişi ve sonra:
-Abi beni sevin mi? deyişi
Ona, onun anladığı gibi sessiz cevap verişim
Az gördüren gözlüğün camları arkasındaki gözlerde
Yıldırımlar çakardı, görürdüm.
Mesuttu
Tüm garipliğiyle.
Yaşarken herkesçe bilinen, katlanılan
Kalabalıkların sevimli çocuğu yalnızlıktan ölmüştü.