ateş yaktık hüzünle dağlara karşı mehtaplı bir gecede
sessizlik ormanında rüzgârın saklanışını görmeliydin
görmeliydin yıldızların ellerindeki beyaz çiçekleri
o gün bugündür nerde bir dağ görsem duysam
hep leylâ’nın gece olduğunu düşünürüm
ki tarar saçlarını elinde dolunaydan bir ayna
oysa gülün başında dikenler nöbet tutuyor sürekli
hayaller nasıl eliyor umutları yürük değirmenlerde
biliyorsun aşk da ağartır adamın saçlarını bir gecede
şimdi hatıralar yolcu otobüsünde unutulan ahşap bir valiz
güneş unutmaya başlayınca akşam oluyor hatırlayınca sabah
hani adam vardır ya yüzünde düğün içinde yas
böyle sevdim onu rüzgâr gibi gittim ırmak gibi koştum
yağmur gibi yağdım çiçek gibi açtım penceresi önünde
kıpırdamadı bir perde dahi dokunmadı kapının sürgüsüne el
neyleyim kirpiklerimde yaşlar eğlenmiş yanağımda gamze
neyleyim rıhtımda herkes karşılıyor beni leylâ gelmemiş
uzaklara değil tuzaklara düşürüp bir ceylan gibi avlasınlar beni