Külhan       

Toprak kokusunu duyar, kendi halinde az çok demeden her sene meyvesini veren ihtiyar yüzü ve gövdesiyle bahçenin kıdemlisi kayısı ağacı gözünde canlanırdı ara sıra. Geceleyin geç saatlere kadar sokak lambalarının ışığında oynayan çocukların cıvıltılarını yanlarında getirmişlerdi. Bazı uykusuz gecelerde tavanda çağıldardı bu sesler.

Çatılardan, balkonlardan, duvar kağıtlarından, fabrika bacalarından, kalabalık sokaklardan, araba kornalarından, cırtlak martılardan müteşekkil bu şehirde yoktu hiçbir evin kendine has kokusu. Yıldızsız şehre alışması çok zaman almamıştı yine de. İş dönüşü kocasının katran kokan elbiselerini elinde çitileyip yıkar sobanın üzerindeki güğüme dolardı her akşam. Tertemiz gönderirdi onu işe.

– Bir iki gün bari giyeyim, işe gelip giderken giyiyorum sadece. Eskiyecekler yıkanmaktan.

Yine de yağ pas içinde hatırlardı hep, bir gün işten dönmeyen, vedalaşamadığı kocasını. Boğazındaki yumru çözülünce rahmet okurdu ardından.

Kızının işten güçten bakamıyorum diyerek getirdiği muhabbet kuşuna anlatmaya başladı kocasına söylemek isteyip de söyleyemediklerini. Başta kuşa konuşuyordu ama sonraları doğrudan kocasına hitap eder olmuştu. Ne çok özlem, sitem birikmişti içinde o vakit anladı. Sözüm ona bakılmadığından değil, yoldaş olsun diye getirilmişti kuş. Kızı söylemedikleriyle konuşan, yaptıklarının arkasında keşfedilmeyi bekleyen hep bir anlam olan zeki kadınlardandı. Önce karşı çıktığı, kafeste olmasına üzüldüğü kuş evin içinde nefes alan bir canlı varlığıyla yalnızlığını paylaştığı bir dost olmuştu. Külhan adını verdiği bu kuşa kelimeler öğretmeye çabalamakla geçiyordu zaman. Gün geçtikçe, kendisiyle konuşuldukça çenebaz olmuştu Külhan. Neşeli ötüşleri evin içini dolduruyordu.

Beklenmedik bir gelişme yaşandı. Apartman giriş kapısını yukarıdan açabilmek için kapı otomatiği yapıldı. Yönetici tüm zilleri de bu arada değiştirdi. Moda olan kuş sesi ziller takıldı her daireye.

– Bülbül.

– Hayır bülbül daha güzel şakır kesinlikle bülbül değil bu.

– Kanarya ötüşüymüş. Zili takan çocuklardan duydum.

Zil sesi değiştikten sonra Külhan bu ötüşe karşılık vermeye başlamıştı. Komşular bile bunu fark etmiş nasıl zille karşılıklı ötüştüklerini hususen dinlemeye gelmişlerdi. Gözleri fiskos masasının üstündeki Külhanda kulakları kapı zilinde salonda nefes almadan bekleşmeye başladılar. Çocuklardan birini kapı ziline basmakla görevlendirmişlerdi. Kanarya kapı zili sesi birkaç defa öttü. Kalabalığı yadırgayan Külhan zamanla zararsız meraklı kalabalığa alıştı. Kapı zilinin ardından iştahla ötüyor o öttükçe kalabalıktan kahkahalar yükseliyordu.

Kömür kokulu şehir kışı günlerinden biriydi. Kanarya zil sesine defalarca bastığı halde annesi kapıyı açmıyordu. Her zilin ardından Külhan bir dahaki zile kadar durmadan ötüyordu. Yarım saat geçtikten sonra Külhan da ötmez oldu. Yöneticiden numarası alınan çilingir apartmandaki tek telefondan aranıp çağrıldı.

Kapı ziline karşılık vermeye çalışan muhabbet kuşu Külhan öteceğim derken ölmüştü.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Bir-İki Erzurum-III- / Şeref Akbaba
Ümit ve Korku Arasında… / Ay Vakti
Keçecizâde İzzet Mollâ’ya Göre Edirne’nin Mânâ Kut... / Selami Şimşek
Aforizmalar / Naz
Ruh Çiçeği   / Muhammed Korkmaz
Tümünü Göster