Sözün bittiği yerdeyiz…
Tarih 06 Şubat 2023.
Saatler 04.17’yi gösterdiğinde eşine az rastlanan bir depremle sarsıldık. Büyüklüğü 7.7 olan bu depremin şokunu atlatamadan saat 13.24’te 7.6 büyüklüğünde ikinci bir depremle savrulduk…
Depremin merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olsa da on ilimizi kapsayan geniş bir alanda büyük bir yıkıma neden oldu. Yaklaşık 14 milyon nüfusun yaşadığı bir coğrafyayı etkiledi.
Türkiye gibi bir deprem ülkesi olan ve depreme karşı dayanıklı yapılar üreten Japonya’nın tecrübeli jeologlarından Profesör Shinji Toda, bu ikiz depremlerin “dünyanın en büyük kara depremleri arasında olduğunu” açıkladı.
Uzmanlar, birbirine uzaklığı yaklaşık 30 km ve büyüklüğü bu oranda olan depremlerin etki oranını hesaplarken 9.0 şiddetine işaret etmektedirler. Kırılmayla ortaya çıkan enerjiye bakıldığında bunun “kozmik bir felaket” olduğunu ifade ediyorlar.
Jeologlar, fay hattının özelliklerini teknik bakımdan detaylı olarak haritalar üzerinden açıklamaya çalışıyorlar. Buradaki ciddi yıkımın sebeplerini sıralarken depremin büyüklüğü yanında insandan kaynaklanan nedenleri de ortaya koymaya çalışıyor ve ders alınması gerektiğini ısrarla vurguluyorlar.
Başta Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman olmak üzere, Osmaniye, Adana, Gaziantep, Malatya Diyarbakır, Şanlıurfa ve Kilis illerimizde sayısız binanın yıkılmasına, hasar almasına ve on binlerce insanın ölümüne yol açtı deprem.
Bölgede yaşayan ya da bölge dışında olan hemen herkesin ya ailesi, ya akrabası, tanıdıkları veya dostları bu felakete maruz kalmış, yıkılan enkazın altında kalarak hayatlarını kaybetmiş ya da depremzede olmuşlardır.
Acımız büyük.
Yüz yılın en büyük depremi ve beş yüz yılda bir kırılan bir fay hattından bahsediyor uzmanlar.
Bu deprem, yaşadığımız ne ilk ne de son deprem olacak.
Biliyoruz ki, Türkiye bir deprem ülkesi ve bu gerçeği dikkate alarak yaşamak durumundayız. Yakın tarihte yaşadığımız depremlere bakıldığında 1939’daki yıkıcı Erzincan depremi, 17 Ağustos 1999’daki Gölcük depremi ve 2011’deki Van depremleri; ders çıkarmamız için yeterliydi aslında. Fakat çabuk unutarak, “bize bir şey olmaz” diyerek her defasında gerçekle yüzleşmek zorunda kalmamız, işin en acı tarafı galiba.
‘Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.’
Bu nedenledir ki tarih her depremde tekerrür etmektedir.
Peki, ne yapmalıyız?
Aslında bu konudaki tarihi sicilimiz çok da kötü değil. Mimar Sinan gibi bir örneğimiz var ve eserleri kaç asırdır ayakta. Üstelik onlarca depreme rağmen. Demek ki yanlış yaptığımız bir şey var. Durup sorgulamamız gereken nokta burada. Biz nerede yanlış yapıyoruz? Vicdan aynasında kendimize bakarsak cevabını da çabuk bulacağız.
Evvela, yapı izin ve denetiminden sorumlu olan genel ve yerel yönetimler başta olmak üzere, inşaat firmaları, müteahhitler, mühendisler (v.s)kendilerini sorgulamalı, yanlış yapanlar sorgulanmalıdır.
Vicdanla inşa edilmeyen hiçbir binadan emin olunamaz. Sorumluluk sahibi her bireyin ahlakî ve vicdanî bakımdan kendi iç denetimini ve muhasebesini yapması gerekir.
Deprem, zemheride ve bir gece yarısı yakaladı bizi…
Feryat- figan arşa dayandı. Enkaz altındakiler, kurtulup çare olamayanlar, yardıma koşanlar, uzaktan haber kanallarından takip edenler, yaşlı-genç herkes ağlıyor.
Elbette metin olmak da gerekir.
Devlet ve millet el ele felaketin yaşandığı bölgede. Sivil yardım kuruluşları ve birey olarak yardıma koşanlar; bir can kurtarmak, bir yaraya merhem olmak için cansiperane çalışıyor, ülkemiz insanları maddi ve manevi yardımlarıyla toplumsal dayanışma içinde hareket ediyorlar.
Lakin kimileri böyle bir felaketi dahi kendi pis emellerine alet etmekte, dezenformasyon ve algı oyunlarıyla kaos ortamı oluşturmaktadırlar. Ne diyelim, “eğri göz doğruyu görmez” der atalarımız.
Türkiye’nin yardım çağrısına olumlu yanıt veren yüze yakın ülke arama- kurtarma faaliyetlerine katılmakta, başta gönül coğrafyamız olmak üzere sayısız ülkeden yardımlar gelmektedir. Böyle zamanlarda politik bütün argümanlar bir tarafa bırakılarak “insanî” bir faaliyet yürütülür. Aslolan budur zaten. Bunun örneğini yaşayarak görüyoruz.
İnsanız, aciz ve zayıfız…
Ekranlardan gördüğümüz kimi manzaralar içimizi burkmaktadır. “Çok üşüyorum baba, anne” feryadıyla buz kesmekteyiz. Bir evimiz olduğuna sevinemiyoruz, insanımız açken yiyecek lokmamızdan utanıyoruz.
Zor günlerden geçiyoruz…
O’nun sonsuz merhametine ve keremine muhtacız!
O’nun ihsanına ve muhafazasına muhtacız!
Allah, depremzedelere ve milletimize sabır ve metanet versin.
Vefat edenlere rahmet eylesin.
Başımız sağ olsun…
Ay Vakti
Not; Ocak-Şubat sayımızı gecikmeli olarak matbaaya göndermek üzereyken ülkemiz depreme maruz kaldı. Kapak ve giriş yazısını değiştirerek okurlarımıza takdim ediyoruz. Gün, maddi ve manevi olarak depremzedelerin yanında olma günüdür.