Sıkıştık bu çağda hesaplı gülüşlerin
inci mezar taşları arasına
Öğütülmüş acılarlayız dinmez sancılarla
sabaha zor çıkarız konuşsak
Dilimiz yorgun sesimiz kesik
Bakınca şu kurumuş dallara, diyorum
Kıyama kalksak toprağın bağrında
tomurcuğa duran Harun’un asası
olur musunuz rüyalarımıza
Yüzümüzde söze dair ne eksikse
alnımızda silinmiş izleri ararken
doğrulsak yine de geceden yana
masallar taşıyoruz yarınlarımıza
Rengidir çocuk kaldırımların
eğer ezanla eve dönecekse
Her şeyi yolunda sayılır zamanın
taşlar taş üstündeyken.