Leylânın Gözleriyle Çağırmalıydım Ceylanları  

gülüşümü akşam güneşi vurdu yalnızlığımı karanlık umudumu kara bulutlar
söylemeliydim karın üşüdüğünü yağmurun ıslandığını ateşin yandığını
kanadığını dudağımın tutarken kınalı ellerini bülbüllerin şakıdığı gülistanlarda

geçmeliydim sesinden sessiz harflerle incitmeden uyandırmadan geceyi
dumanları dağlara sarılmadan götürmeliydim gözlerim ve saçlarımla
özlemi bir gelin gibi süsleyip bütün gün çiçekleriyle tanıştırmalıydım

gitmeliydim okyanuslara bir ırmak gibi başını taştan taşa vura vura
tren gibi göçmen kuşlar gibi biletli yolcular gibi gideceğim yeri bilmeliydim
hüznü yere düşmüş ekmek gibi öpmeli ve başımın üstüne koymalıydım

leylânın gözleriyle çağırmalıydım ceylanları nergisleri ikindi aynalı sulara
gökyüzünün başına güneş batarken bir duvak takmalıydım güller ile
katılmalıydım mehtabın düğününe tutmalıydım ellerini ay ve yıldızların

sonra beklemeliydim yâri bir ağaç gibi gece gündüz yaz kış demeden

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Mevlânâ Ne’miz Olur / Enes Güllü
Heveskar / Şeref Akbaba
Nuri Pakdil “Çiçeklerden Bir Bazuka” / Suat Savur
Doç. Dr. Salih Uçak ile Söyleşi / Ali Yaşar Bolat
Erzurum Şehrine Sevdalı Ağabey / Selami Şimşek
Tümünü Göster