Hüsn-ü “AŞK’ ın Okunmaz Kıyıları”[1]

Kaldırıp elini o ulu çınar
Bir söz söyledi ki her yanı yakar[1]

Osmanlı şiiriyle ilk kez 1979’da İstanbul’da bir Amerikalı olarak karşılaştığını belirten edebiyat kuramcısı Victoria R. Holbrook “Osmanlı manzum roman anlatısını dünya edebiyatının izler çevresi içindeki bir Anglofon topluluğa tanıtmayı amaçlayan” bir eser kaleme almayı tasarlamaktaydı. Yazdığı eseri sonuçta “Osmanlı Türk mesnevisinin poetikasını konu alan bir ilk deneme”[2] olarak nitelemişti.

Yazarın bu çalışma öncesi mezun olduğu Harvard ve master yaptığı Princeton üniversiteleri dünya çapında ilk sıralarda prestijli okullardı.

Osmanlı edebiyatı üzerine doktora çalışmaları yapacak olan yazar, kendisine konu olarak seçtiği çalışmanın referanslarını, insan ve eser kaynaklarını oldukça zengin tutmuş olmalıydı.

Aşkın Okunmaz Kıyıları adlı çalışmasında tanışmış olduğu Hüsn ü Aşk’ın cazibesine o da kendisini kaptırmıştı besbelli. Sonra mezun olup master ve doktora yaptığı okulların şanına lâyık görkemli bir çalışmaya daha kendiliğinden severek isteyerek talip oldu. Hüsn ü Aşk’ın taşkın sınırlarında dolaşan bir eser ortaya koymak istedi.

Bu çalışmasında da yine referanslarını, insan ve eser kaynaklarını zengin tuttuğu gibi Hüsn ü Aşk üzerine söyleyecek sözü olan kim varsa onlarla birebir görüşmeye tanışmaya gayret etti.

Abdulbaki Gölpınarlı’nın Hüsn ü Aşk nesir açıklamasını Osmanlıca metniyle birlikte defalarca okudu da okudu. Çünkü Hüsn ü Aşk bir başyapıtın temel unsurları olan zamana dayanıklılık, özgünlük, estetik güçlülük ve tekrar okunma talebine fazlasıyla haizdi.

Hüsn ü Aşk için kaleme aldığı kitabın girişten sonraki ana mevzusuna daha başlangıçta şunları yazdı:

“…Yazar için bu şiir inanılmaz düzeyde parlak ve zengin bir nesne, dünyayı farklı görmeyi sağlayacak bir tür define haritasıydı; ister yemek masalarında, dostlar arasında, ister yalnızken kitaptan okunsun, pırıltılı söz sanatları ile fikir ve sesin zarif etkileşimi sanki anlama deneyiminin kendisini yoğunlaştırıyordu.” [3]

Giriş bölümünde “Osmanlı Türk mesnevisinin poetikasını konu alan bir ilk deneme” olarak niteleyen yazar inceleme konusu nesne olan esere, Hüsn ü Aşk’a hayran olmuş okur iltifatlarıyla girmekten çekinmediği gibi eserin sahibi Şeyh Galib’e hayranlığını da aslında giriş bölümündeki aşağıya alıntılayacağımız ibarelerle saklamaktan geri durmamıştır:

Bir edebi aslandır o, şiir dilinin kafesinde dönenen, soylu varlığıyla geleneğin katı kurallarının demir parmaklıklarına çarpıp duran bir aslan…!”

“…Hüsn ü Aşk ile ilgili yazılanların çoğu onun ne kadar harikulâde ne kadar muhteşem ve özellikle ne kadar özgün olduğuna dair ünlemlerle doludur…[4]

İngiliz edebiyat kuramcısı ve oryantalisti Elias J.W.Gibb’in daha önceki : “Hüsn ü Aşk Türk romanslarının şahı ve zirvesidir…konuda ve duyguda, söz sanatları ve dilde kendisinden önce gelenlerden ayrıldığını…” [5] ifadesini de şahsi görüşünü takviye amaçlı alıntı yapıyor.

Ayrıca Gibb’in dört ciltlik Osmanlı Şiir Tarihi (A Hystory of Ottoman Poetry) kitabında en şık cümlelerden birini Hüsn ü Aşk için yazdığını belirterek o cümleyi sunuyor: Romantik Çağın basitlik ve küstahlıkları arasında ortaya çıkan, zamanın ötesindeki bu şiir, kuru ve sıcak çöldeki saf ve görkemli bir zambak gibidir”[6]

Bir keresinde Amerikalı bir yüksek lisans öğrencisi Hüsn ü Aşk’ı “psikedelik…bir zihinsel patlama” olarak tanımlamıştı.”[7],  dediğini de ilâve ederek Hüsn ü Aşk’tan etkilenme konusunda tek batılı edebiyatçının kendisi olmadığını belirtiyor.

Türünü romans[8] olarak niteledikleri Hüsn ü Aşk’ın gücünü ve etkisini en çok hisseden yabancı edebiyatçılar içinde önde gelen Holbrook gayretli bir araştırmayla kaynak zenginliğini belirtmek için Şeyh Galib hakkında yazılan tezkireleri de yazarlarıyla beraber zikrediyor.[9]

Osmanlıca yazılış şeklinin altına Gölpınarlı nesir açıklamasını getirmek suretiyle Holbrook eserin neredeyse beşte birini alıntı konusu yapmış.

Bölüm başlıklarını çok dikkatli ve kategorik seçmiş gözüküyor:

-Osmanlı Şiirinin Modern Alımlanışı

-Metinlerarasılık ve Biçim Kalesi

-Şairlik, Sanat ve Bilim

-Taklit Karşısında Dil Felsefesi

-Özgünlük ve Gerçeklik

-Öznellik ve Yorumlama.

Bölüm başlıkları içinde seçtiği alt başlıklarda da dikkat çekici kavramsallaştırmalara rastlıyoruz: Alımlamanın Temposu, Şiirin Kozmografyası, Organik Metafor, Aşk Paradigması, Miraç Paradigması bunlardan bazılarıdır.

Hüsn ü Aşk’a dair övgülerini başından sonuna kadar eksik etmeyen Holbrook eserin geleneksel giriş bölümü olan Tahmîd (Allah’a Övgü) bölümünü Müslüman bir mümin gibi algılayamamış, doğal olarak.

Hüsn ü Aşk’ın ilk beyti olan;

 Hamd ana ki kıldı halka rahmet

Tahmîdde acze verdi ruhsat

mısralarını ele alarak: “Allah’ı övmek Allah’ı bildiğini göstermektir-epistemolojik sorun budur; övmek için bilmek gerekir ve kutsalın betimlenmesi de şer’î olarak sınırlandırılmıştır”[10] gibi bütün dinlere ve bu arada İslâmiyet’e de tam anlamıyla vakıf bir teologa dönüşüyor.

Oysa İslâm inanışın özü ve temeli olan tevhîd anlayışı ilâhın tek ilâh olduğuna sınırlama getirmiştir. Bu doğrudur. Fakat bu tek ilâhın betimlenmesine asla sınır koymaya kalkışan olmamıştır. Keşke bu kadarını görüştüğü İslâm kimlikli kişiler daha ziyade açıklayabilselerdi. Yahut Allah’ın sıfatlarının zatıyla ve sübutuyla sayıca dahi sınırlandırılamadığını 99 esmâdan bahsedildiğini ve her esmânın açıklamasının bile ayrı bir beyin fırtınası gerektirdiğini, tasavvuf ehlinin başlıca uğraş konularından birinin bu olduğunu ifade etselerdi.

Holbrook sadece “Maarefnâk” “Seni gereği gibi bilemedik” hadisinden yüzeysel olarak haberdar edilebilmiştir. Esmaü’l-Hüsnâ denilen özel bir alanın mevcudiyetini ve bu alanın tam da batı felsefesinde Allah’ın varlığı üzerine tutarlı tespitlerinden ne yazık ki nasiplendirilememiştir.  

Nasiplenseydi Holbrook sayfanın dipnotunda eser boyunca hayranlığını saklayamadığı Müslüman Şeyh Galib’i kendince bu konuda aklamaya yahut anlamaya çalışırken “Tanrıyı bilme sorununa ilişkin bu genel yaklaşım yeni değildir… Ancak Galib’in giriş bölümündeki anlamsız tavrı ve tuhaf üslûbu, ki kesinlikle kastidir, az görülen türden bir ironik seçim olabilir” [11]  diye yanılgıya düşmezdi belki.

Hüsn ü Aşk için edebiyat kuramcıları içinde belki de en kapsamlı araştırmayı yapmış olan Holbrook’un ne de olsa yabancı olduğu bir kültüre ait kavram ve tanımları, anlamları tam olarak bilmesi beklenemez elbette.

Nitekim 81. beyitte yer alan “ sufiyye”  sözünü tasavvuf ehli sözü olarak, 733. beyitte yer alan “sühtevât güruhunu” softa takımı yerine sofu takımı olarak algılaması;  dini anlatım ve yaşantı kültürümüzde neşet eden yobaz, ham sofu, softa, sofu, sufî gibi kavramlar arasındaki ince farklar haberdar olmadığı anlaşılıyor.

Ayrıca 200-203. beyitlerdeki “Acem (İran) Tarzı Adab ile Türk Tarzı Adab farkını kavramaktaki zorlanışları ve Batılı bir anlayışla edep kurallarını kamusal alanda gösterilecek davranışlara indirgemesi gibi eksik değerlendirilmeleri bir yana bırakılırsa;

Her şeye rağmen Aşkın Okunmaz Kıyıları, Hüsn ü Aşk üzerine yazılmış en muteber yabancı eser özelliğini korumaktadır. Bizim edebiyat kuramcılarımızı da daha iyisini yapmaya özendiren yanıyla adından Hüsn ü Aşk gibi daha çok söz ettireceğe benzemektedir.

Gönül isterdi ki, Victoria R. Holbrook “Tahmid” bölümüne ilişkin yaptığı“Allah’ı övmek Allah’ı bildiğini göstermektir-epistemolojik sorun budur; övmek için bilmek gerekir ve kutsalın betimlenmesi de şer’î olarak sınırlandırılmıştır” hükmüne varmadan önce bu bölümün son iki beytini, 17 ve 18. beytini, duraksayarak tekrar gözden geçirseydi:

Mevc urmağ ile muhît-i fikret

Cûş eyledi hayret içre hayret[12]

Min ba’d dil oldu mest ü medhûş

Akl eyledi bahr-ı nutku hâmûş[13]

Bu ve nice beyitlerinde, Aşkın Okunmaz Kıyıları’na çarpan soluğu hisseder ve “anlamsız tavır ve tuhaf üslûb” yerine edebiyatçı olması itibariyle daha uygun kelimeleri ikame ettirebilirdi.

Hüsn ü Aşk’ın edebi ve estetik özgünlüğüne bigâne kalamayan Holbrook ‘un Aşkın Okunmaz Kıyıları isimli eserinde açmış olduğu alt başlıklardan biri olan, Bir Yakın Doğu İdeali Olarak Osmanlı Sanatkârlığı [14], bölümünde, özelde Divanşiirini genelde Osmanlı sanat ve kültürünü yüceltmek yerine aşağılamaya çalışan bizim yerli katıksız Batı hayranlarının dikkatine sunulacak bir bilgiyi paylaşıyor okuruyla:

“…18.yy Yunan edebiyatı, Yunan gençlerinin Türkçe şiir okuyup yazmalarının engellenmesi yolunda uyarılarla doludur. Çünkü Türkçe şiirlerin güzelliği ve verdiği haz, Yunan gençlerine asli görevleri olan Yunan dili ve edebiyatının canlandırılmasını unutturmaktadır” (Katartzis 1970, 50-62).

Sözü, Hüsn ü Aşk’da bol miktarda yer alan ve Holbrook’un yeterince nüfuz edemediği ve işitip duyanlarda “ben de yazarım” intibaını uyandırıp ancak misli olamayan, meydan okuyan sehl-i müntehi bir beyitle noktalayalım:

Zannetme ki şöyle böyle bir söz

Gel sen dahi söyle böyle bir söz[15]


[1] Hüsn ü Aşk 627. Beytin manzum yorumu. Orijinali şöyledir: “Kaldırdı elin çenâr-ı ser-keş/ Bir söz dedi var içinde âteş”                                                         

[2] Aşkın Okunmaz Kıyıları, Giriş bölümü.

[3] Aynı eser, s. 27.

[4] Aynı eser, Giriş bölümü.

[5] Aynı eser, Giriş bölümü ve s. 210

[6] Aynı eser, s. 210-211.

[7] Aynı eser, Giriş bölümü.

[8] Duygusal aşk veya kahramanlık öyküsü.

[9] Bu tezkireler tarih sırasıyla: Silâhdarzâde Tezkiresi, Şefkat Tezkiresi, Esrar Dede Tezkiresi Ali Hikmet Tezkiresi, Tuhfe-i Naili’dir. s. 43-44.

[10] Aynı eser, s. 179.

[11] Aynı eser, s. 179, 6 nolu dipnot.

[12] Manzum Yorum: “Fikir denizi dalga dalga vurur/Hayretimiz kat kat katlanır durur”

[13] Manzum Yorum:  “Gönül artık kendinden geçi vermiş bir sarhoş/Akıl söz denizini neredeyse susturmuş”

[14] Victoria Rowe Holbrook, Aşkın Okunmaz Kıyıları, İletişim Yay, s. 49-50.

[15] Hüsn ü Aşk’ın 2013 nolu bu eşsiz beytinin orijinali de manzum yorumu da nesir anlatımı da böyledir.

[1] Victoria Rowe Holbrook, Aşkın Okunmaz Kıyıları, çev. Erol Köroğlu-Engin Kılıç, İletişim Yayınları, 5. Baskı 1914.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Mevlânâ Ne’miz Olur / Enes Güllü
Heveskar / Şeref Akbaba
Nuri Pakdil “Çiçeklerden Bir Bazuka” / Suat Savur
Doç. Dr. Salih Uçak ile Söyleşi / Ali Yaşar Bolat
Erzurum Şehrine Sevdalı Ağabey / Selami Şimşek
Tümünü Göster