BİR-İKİ ERZURUM –II-

-Kim bilir neredesiniz, geçen dakikalarım-

Hemen her yıl, öğretmen olmam hasebiyle şubat tatilini ve yaz tatilinin çoğunu memleketimde geçiriyordum. Ailemiz, akrabalarımız, dostlarımız ve arkadaşlarımı ziyaret eder, soluklanır ve görevim olan şehre geri dönerdim. Dört yıl Adana’dan, sonrası İstanbul’dan bu seyahatler devam etti ve ömrümüz oldukça da devam edecek inşallah. Dünyanın yaşadığı salgın sebebiyle, son iki yıl bu gelenek bozulmuştu. En son Annem ve öncesinde babam ve diğer aile fertlerinin vefatı münasebetiyle gelişlerim var ki, o halet-i ruhiye çok farklı elbette. Zamansız çalan her telefon bir korku salar içinize, yola çıkarsınız, ama yol bitmez. Hüzün ve sabır yoldaşınız olur. Eksilen bir yanınızla yola revan olursunuz.

En zor yolculuktur bu tür seyahatler.

Yıl 2004. Sıla-i rahim niyetiyle yine Erzurum’dayım.

Ay Vakti vesilesiyle şair ve yazar, Erzurum radyosunun emektarlarından ve prodüktör İsmail Bingöl’le tanışmıştık. Genelde, dergide yazanların bir türden çalışmalarına yer vermemiz sebebiyle, İsmail Bingöl’de denemeleriyle yer almıştı. Şiirleri kitap olarak yayınlanmış, şiiri üzerine güzide yazılar yazılmıştır. Bu sayıda bir şiiriyle dergimizde yer alacak. Başta türküler olmak üzere, talebimiz üzerine farklı çalışmalarla da her daim Ay Vakti’ne  katkı sağlamıştır. Dostluğu, vefası ve mümtaz kişiliğinin yanı sıra, radyo yayınlarında kültür ve sanat dünyasından yüzlerce ismi dinleyici ve okurlarıyla buluşturması, etrafını gözetmesi de onun güzel hasletlerindendir.

İsmail Bingöl, iki bin dört yılı şubatında Erzurum’a gittiğimde merhum Ali Kurt’la beni tanıştırmıştı. Birlikte tarihi bir mekânda buluşmuş ve uzun uzadıya sohbet etmiştik. Şehirden, yaşanmışlıklardan, dünya ahvalinden, özellikle de sanat ve edebiyattan konuşmuştuk. Aynı yıl Erzurum’a gittiğimde Hemşin Pastanesi’nde, seksenli yıllarda yerel bir gazetede bir-kaç keskin yazısını okuduğum şair M. Hanefi İspirli ve tarihi mekânın sahibi Nail Orhun, Ali Kurt ve İsmail Bingöl’ün de dahil olduğu hoş bir buluşma ve sohbet olmuştu.   

Erzurum’a gittiğimde artık gelenek haline gelmiş, İsmail Bingöl, Ali Kurt ve sonraları Ömer Özden hoca ile birlikte, farklı muhitler, farklı mekanlarda sohbetlerimiz olmuştu. Bir defasında felsefe tarihi profesörü olan Ömer Özden hocanın o sıralarda Ay Vakti’nde yayınlanan ‘Aşk ve Bahar’ yazısı gündem olmuştu ve yazının içeriğinde yer alan İsmail Bingöl’ün şiirinden birkaç mısra üzerine de Ali Kurt’la karşılıklı mülahazaları farklı bir renk katmıştı sohbete.
Prof. Dr. Ali Kurt yirmi altı ocakta yakalandığı kovit hastalığı sebebiyle mekân değiştirdi.
Muhitinde sevilen, dost canlısı, munis, naif, çalışkan, üretken, alanında uzman, farklı alanlarda okumalar yapan ve makaleler kaleme alan, sosyal sorumluluk sahibi bir güzel insandı.
Tıbbı patoloji alanında önemli araştırma ve projelere imza attığı sağlıkçılar tarafından ifade edilmiştir. Çok yönlü biri olarak tarih, sosyal bilimler, edebiyat gibi alanlarda da makaleler yazmış, eserler vermiştir. Ay Vakti’nde yazıları yayımlanmış, şahsımın taş kırmak yazısından hareketle taşla alakalı hacimli bir çalışması da yer almıştı.
İstanbul’a geldiklerinde Ay Vakti’ni ziyaret eder, gidilmesi gereken yerlere de kimi zaman birlikte giderdik.

“Babam Ahmet Kurt” isimli kitabını imzalamış ve dergiye göndermişti. Bu vesile ile aramış, tebrik etmiştim. Meğer son konuşmamızmış.
Ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Artık, Erzurum’a gittiğimde..
İki dost bir arabayla Taşhan yokuşunda durmayacaklar, annemden müsaade alıp Saraçoğlu sokağın çıkışında onlarla buluşamayacağım.
Gidenler bir şeyleri de beraberinde götürüyorlar.
Dolu-dizgin hayatsa yalnızlaşarak devam ediyor.
Kerim Allah

GAZEL / Ali Kurt

Güzellikler senin aksin yüzündendir deriz yâre
Beter bir derde biz düştük, bilinmezmiş meğer çâre

Açılmış gonca lûtfundur ruhum bak düşte ay vakti
Yanar pervâne şaşkındır alazlanmış ateş nâre

Doğup gündüz kadar saydam fedâ ettin hayat verdin
O kudretten yayar sırlar şefâat kıl günahkâre

Düşer üftâdeler âşık kopar binbir kıyâmetler
Tekinsizdir narin güller gezer bülbül çemenzâre

Kıvılcımlar saçar aşkın felâhın geldi ey Âli
Yiter ömrün nedir ferman kıdemlenmiş cefâkare
…………………………………………………….

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

BİR-İKİ ERZURUM –II- / Şeref Akbaba
Kutlu Telaş / Mehmet Aksu
Aşkın Gölgesinde Dile Gelenler / İsmail Bingöl
Aforizmalar / Naz
Perde ve Hakikat : Sinema Felsefesi / Abdullah Ömer Yavuz
Tümünü Göster