Şiir ve Şiirsel Diyalektik

 Şiir, gerçekleşenle gerçekleşecek olanın katıldığı düzlemin anlamlandırılmasıdır. Şiir, var olanı, lirik benle görmedir. Şiir var olanı semiyotik bağla semantik bağdaştırmalarla fonetik seslenişle duyguları aktarma düzlemidir. Şiir, mitostan lirizme, lirizmden salt logosa giden lirik yolculuktur.

İnsan, duygu bağının varlığını sanatla temaşa etmek ister. Bunu da öz ile nesneden oluşan şiire ve sanata sığınır. Hakikat ve hikmet arasında, aklın sınırına doyar insan. Kendini tanır. Aklın sınırlarını kullanır. Zihin, insanı merkezindeki doyumlara götürür. Aklın doyumuna erişen insan kalbinin, ruhunun derinliklerindeki yüzlerce içselin farkına varır. Duygu külliyatı, içindeki açlığı hissettirir. İnsan, maddi doyuma geldikten sonra kalbi ve ruhsal doyum arar. Estetik zevklerle iç dünyasının doyumunu ister. Şiir, sanat burada devreye girer. İnsan, kalptir. İnsan, ruhtur. Bu merkezin açlığı insanı tüketir. İnsan, iç dünyasının doyumu için sanatsal edimler peşinde koşmuştur. Sözlü geleneğin, söyleşmenin, sözlü dilin egemen olduğu ilk devirlerden güzel ve lirik sözlere başvurdu.

Şiir, insanın iç dünyasına, duygu bağına yakındır. Bu yüzden şiirsel zevk, insanlık tarihiyle paralel yürür. Varlık; poetik, sanatsal, estetik zeminde kendini farklı şekilde açık eder. Şiir, varlığın soyut teccesümüdür. Şiir, dil lirizmidir. Dilin, ideal benin marifetiyle lirizmi lirik benle aktarıştır şiir. Şiirin epistemolojik ve ontolojik yönü her çağda benzer düşüncelerle devam etmiştir. Şiir, sosyal bir ilim olarak yerini almıştır. İbn-i Sina, Farabî gibi İslam düşünürleri de şiiri mantık sanatı arasında gösterir.

 Şiir, duygunun anlamını üretir. Muhayyel, irade, akıl, kalp, tasarım, nihayet, niyet, içtepik ünsiyet, ilham ve külli lirizmle, cüzi lirizmin kaynaştığı anlam, duygu üretim merkezidir. Temsiliyet ile duygusal teslimiyet arasında bir yerde kendine yer arar şiir. Duygusal teslimiyet yani İslamcı şairlerin sığınış merkezidir. İlham, zekâ, deha, yetenek, yazmak gücü, yazma genleri, doğuştan verilen bu kutsal özelliklerle hassas bir karakterdir şair. İlham, ilahi mesajdır. Sezgiler, duyugörülük, duygudaşlık, genetik olarak verilmiş hediyelerdir. İslamcı şairlerin teslimiyet ve temsiliyet kimliği burada başlar. Vahiy kutsaldır, Kur’an – ı Kerim’le bitti. Vahiy kadar sahih olmasa da hassas kullara verilen ilham vahyin devamı niteliği taşıyan ilahi mesaj değerinde. Şair, vekildir. Şiir, temsil ve teslimiyettir. Şiir, hassas kullara bahşedilmiş lirizm tecellisidir. “Kullî lirizmle” cüzî lirizmin öz ve poetik iskelette kelimelerle aktarışıdır şiir. Şiirin ilham kısmı bürhandır.

“İbn Sina’nın dediği gibi muhayyel bir önerme biçimidir şiir. “Muhayyel ile hâl arasındaki biçimlenmiş duygu ve sözlerin üretimidir. Salt hayal ürünü ya da ilhamsal bir bağ olarak değerlendirmek de yetersiz. Şiirin iki iskeleti var. Öz(tema) ve nesnedir(form,şekil). Bu iskeleti oluşturan organlar, olgular, algılar, poetik ve tematik etkiler, itkiler geniştir. Salt bir şeyle açıklamak anlamsızdır. Şiir, ihsan ile ilham arasında görmek de yetmez. Zaten, ihsan ve ilham olmadan şiir olmaz. Şair, şaire doğuştan verilen yazma, duygunlanma, sezme, duyugörüler, yetenek, deha, zekâ gibi Yaradan’ın kullî lirizmine bağlılık var. Şairin beslenme kaynakları önemlidir. Din, medeniyet, çağ, ilim, teknoloji, zaman, sosyal olaylar, dönemin algı ve olguları, coğrafya, sosyolojik tanıklıklar, kültür, gelenek, zihinsel, kalbi ve ruhani besleniş kanalları gibi uzayıp giden beslenme, etkilenme, dönüşme, kendini bulma mecrası var. Şiir, karakterdir. Her şiir, kendi poetikasını verir. Her şair, kendi çağının sosyolojik tanığıdır. Her şair, kendi çağının psikolojik etkilenişlerin ürünüdür. Her şair, yaşadıklarının psiko-sosyal ortalamasıdır. İlham,taklit,deneyimleme,teslimiyet,teselliyet,içtepik duruş, bilinç ve bilinçaltındaki birikim itkileri, dilsel direniş gibi şiiri  çevreleyen çok şey vardır.

Şiir, kuramlara, olgulara, hadiselere, algılara, ekollere, tanımlara göre kıstırılamaz. Hikmet, hakikat, ihsan, deneyimleme, hayal, düşünüş, etkileniş gibi yaratıcı bir edimin ürünüdür. Duygu, dil, akıl, tasarım, aktarım, aktarışı estetik ve poetik unsurlarla anlamlandırmadır. Şair, şairine hayatın olgunluğuna, teslimiyetine, temsiliyetine sahiptir.

Şuurla, anlamla, sezmekle, hissiyatı yaşamakla, bilinçaltındaki yadsılı tekrarlar ve anlık olayların etki tekâmülüyle gün yüzüne çıkar. Şiir, kimyasal objelerin kendine benzeyen objelerle hücreleri harekete geçirme eylemedir. Şiir yazma anı, ilhamın gelişi iki türlüdür. İlham, olaylar, etkilenişler sırasında şairin içine fısıldanış temsiliyetin özü olan külli lirizmin şairin lirizmiyle bedensel tecrübeye, alana çekilişle olur. Ya da psikolojik sebepler merakı,  merak hücreleri, hücreler zihni, zihin kalbi hareket ettirerek biyo-psikolojik bağlamla başlar, sözler,  duygularla inkişafını tamamlar. Bu açığa çıkma, lirik meydanın oluşumun farklı boyutları vardır. Şair, hassas biridir. İlahi tarafı ilham, genetik yatkınlık, yetenek, deha, yazma zekâsı, yazma genomları, duygulanış karakteri, sezgiler gibi içsel ve Yaradan’ın bağışladığı özelliklerinden ilahidir. Normal hayatın önermelerini, çağrışımlarını denemliyerek vermesi açısından insanidir. Akıl ve hislerin sadrı benzer kaynaklardan beslenir. Felsefi göz ile ruhsal özü aynı denklemde birbirini bulur.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

BİR-İKİ ERZURUM –II- / Şeref Akbaba
Kutlu Telaş / Mehmet Aksu
Aşkın Gölgesinde Dile Gelenler / İsmail Bingöl
Aforizmalar / Naz
Perde ve Hakikat : Sinema Felsefesi / Abdullah Ömer Yavuz
Tümünü Göster