Çizgi

İnsan hayatı ve çizgi… Hayatını bir çizgi üzerine kuranlar, bireylerin-toplumların-ulusların vb. öncüsü olma imkânını elde ederler. Peki nedir, hayatını bir çizgi üzerine kurmak? Çizgisiz hayat ne anlama gelir? Çizgisiz hayat düşünülebilir mi? Hayatını bir çizgi üzerine oturtmak kolay mı? Bu ve buna benzer sorular üzerinde fikir alışverişi yapacağız nasip olursa.

İnsan, her şeyden önce akıl sahibi olmasıyla diğer canlılardan ayrılır. Evrende varoluşunun hikmeti üzerinde düşündükçe ve bu hikmet gereği hayatını kurdukça insan olma şerefini elde eder. Kişi, hayatını insan olma şerefi üzerine kurduğunda varlığı bir anlam kazanır. Hayatını bir çizgi üzerine kurmak, insan olma şerefini ciddiye alıp gereğini yapmak demektir.

İnsan olma şerefini umursamayan, dikkate almayan ve bu uğurda bir emek harcamayanlar, kendilerini tüm canlılardan daha aşağı bir seviyeye indirgemiş olurlar. Böylece insanlık istikameti üzerine çizilen çizginin dışına düşerler ve hayatlarını karartırlar. Çizgisi olmayan bir hayat, köksüz bir ağaç gibidir. Nasıl ki köksüz ağaç dik duramazsa aynı şekilde çizgisi olmayan bir hayat da bu şeref üzere varlığını devam ettiremez.

İnsan her daim bir sınav üzeredir. Bu sınav, hayatını istikamet üzere sürdürüp sürdürmediği durumunu içerir. İstikamet çizgisi var mı, yok mu? Devamlı yalpalayıp duruyor mu, yoksa emin adımlarla istikamet çizgisi doğrultusunda yürüyor mu? Kendi özdenetimini yapıyor mu, yapmıyor mu? Ve daha nice soru…

Sınav süresinin başında, ortasında ve sonunda istikamet çizgisine bağlı mı, değil mi? İnsan hayat yolculuğunda istikamet çizgisi dışına düştüğünde kendini toparlıyor mu, yoksa başıboş mu bırakıyor? Çevresinde kendisini uyaracak veya çizgi dışından kurtaracak dostları var mı, yok mu? Varsa onların uyarılarına kulak veriyor mu, vermiyor mu? Veya onların uzattıkları eli tutuyor mu, tutmuyor mu? Bunların hepsi cevaplandırılmayı bekliyor.

Tarih boyunca nice insanlar yaşamıştır ki bunlar, çizgi dışına saptıklarında uyarıcıların uyarılarına kulak vermemişler, uzattıkları eli tutmamışlar ve insanlık şerefinin dışında kendilerine bir rota belirlemişlerdir. Bu durum onları karanlık, kapkaranlık bir çukura düşürmüş ve tamamen onların hayatlarını karartmıştır. Bu da bir tercih sonucudur elbette. Ama olumsuz bir tercih, çizgi dışına çıkma tercihi.

Tarih boyunca nice insanlar da yaşamıştır ki başlangıçta istikamet çizgisi dışında bir hayat yaşarlarken yani çizgi dışı bir tercihte bulunmuşlarken daha sonra bunun vahametini fark edip kendilerini toparlamış ve istikamet çizgisi doğrultusunda bir hayat yaşamışlardır. Son nefeslerine kadar da bu çizgide yürümeyi onur bilmişlerdir.

Yine tarih boyunca nice insanlar yaşamıştır ki, hayat yolculuklarının başında, ortasında ve sonunda istikamet çizgisi üzerinde yürümeyi kendileri için olmazsa olmaz olarak kabul etmiş, bu kararlılığın getirdiği bütün sonuçları hiç yüksünmeden kabul etmişlerdir. Ne mutlu onlara! İstikamet çizgisinde yürüme kararlılığını bedeli her ne olursa olsun gösterme erdemleri dolayısıyla onları ne kadar tebrik etsek az. Hayat bir nevi istikamet çizgisi üzerindeki bu kararlı yürüyüş üzere anlam kazanıyor. Bu kararlı yürüyüş, insanı evrenin en şerefli canlısı kılıyor.

Geçmiş yüzyıllarda insanlığı istikamet çizgisinden saptıracak birçok etken olsa da günümüzdekilere göre onlar, yok denecek konumda. Artık insanı istikamet çizgisinden saptırmak için bütün her şey, her kötülük, her yol vb. en uç noktaya varmış durumda. Yani örgütlenen ve insanlık üzerine boca edilen çizgi dışılık, almış başını gidiyor. Sanki istikamet çizgisinde kalmak, bu çizgide yürümek suçmuş gibi empoze ediliyor çağın insanına sanal mecralarca.

Bu bağlamda günümüz insanının sınavı daha ağır ve zor gibi görünüyor. Ama unutmamak gerekir ki, her kuşak kendi çağının sınavını verecek hiç kuşkusuz. Bu sınavda kolaylık ve zorluk dışında yoğunluk da önemlidir.

Kolaylıkların yoğun olduğu bir çağda verilen sınav hem kolay hem zordur. Kolaydır; insan teki kolaylıkları benimser ve çizgi dışına sapmaktan kendini korur. Zordur; bu tür durumlarda kötülük öncüleri insana kötülük giysileriyle değil, iyilik giysileri giyerek yaklaşırlar. Onun kötülük temsilcisi olduğunu fark etmek ciddi bir çaba ister.

Zorlukların yoğun olduğu bir çağda verilen sınav hem kolay hem zordur. Kolaydır; kötülükler gözleri kara bir şekilde her yerde bulunduğu için onları fark etmek, tanımak kolaydır ve ona göre tutumunuzu belirlersiniz. Zordur, kötülükler her yerde hüküm sürdürdüğü için onlara karşı direnmek, istikamet çizgisinde yürümek oldukça kararlılık ister. İnsanların bunu gösterebilmesi gerçekten çok zor bir durumdur.

İçinde yaşadığımızı postmodern çağ, renksiz bir çağdır. Hiçbir şey belirgin değildir. Belirgin gibi görünen nice şeyler, özünde istikamet çizgisinden sapmayı barındırmakta ne yazık ki! Bu renksizlik, belirsizlik hayatın her alanını kapladığı için ve sanal ortamlarla hayatımızın her anına hükmettiği için oldukça zorlu bir sınavdan geçiyor bu çağ insanı.

Tüm bu durumlar, insanı istikamet çizgisinde yürümekten alıkoymamalı, onu evrenin en şerefli canlısı olmaktan uzaklaştırmamalı. Kararlı ve emin adımlarla insan, istikamet çizgisindeki yürüyüşünü devam ettirmeli, her ne şekilde olursa olsun önlerine, yanlarına, arkalarına, sağlarına, sollarına hazırlanan tuzaklara karşı dikkatli olmalı. Bu tuzakların amacı, insanı çizgi üzere yürüyüşünden alıkoymaktır.

Özüyle bağını koparmadan, Hayat Rehberini daima okuyup anlayarak Önder’inin peşini takip etmeli, her türlü çizgi dışı davete hayır demesini bilmelidir.

Hayatının her aşamasında istikamet çizgisi doğrultusunda yürüyenlere ne mutlu.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

BİR-İKİ ERZURUM –II- / Şeref Akbaba
Kutlu Telaş / Mehmet Aksu
Aşkın Gölgesinde Dile Gelenler / İsmail Bingöl
Aforizmalar / Naz
Perde ve Hakikat : Sinema Felsefesi / Abdullah Ömer Yavuz
Tümünü Göster