Çağdaş Bir Ağıt

Yüklenmeden bir dağı
Dağ gibi konuşamaz
Girmeden içine arınamazsınız
Köpüktendir kelimeler
ateşle
suyla sınanmadıkça
Karılmadan akışa
sırrına varamazsınız

Sayhasını duymadan okyanusların
Coşkun ırmakların dilini anlayamazsınız

Kuyudan yükselmektir onuru insanlığın
Düşmeden içinize oradan çıkamazsınız

Siz dolgun başaklar vaktini bilmezsiniz
Koynunda karanlığın mahmuzlanan sabahı
Beyaz örtü altında kımıldanan baharı

Rüzgar yüklü bulutlar pay edince nasibi
Helmelenir toprak
tohumlar gönenir
Tohumunda düş gören ağacı
nerden bileceksiniz

Toprağı unuttunuz
gökyüzüne bakmayı
Kendinize uzaksınız artık siz
Irmaklar misali boşalırken sağanaklar
Topraktaki şenliği nereden bileceksiniz

Üstünde toprağın yükselen buharı görmediniz siz
Nasıl bir yolculuktur o can verir ölenlere
Toprak tütsülenir
Renkten renge girer gökyüzü
bayrama döner her yer
Her yerde doğum sancısı

Bir kılıç gibi kınından sıyrılırken gökyüzü
Güneşin çizdiği kavsi görmediniz siz
Ve siz dağların için için yürüdüğünü
Ve devrile devrile yükseldiğini insanın
görmediniz
Görmediniz öğütülüşünü insanın bu çağda

Çünkü siz
kapatıp kapıları geceyi büründünüz
Tersinden tutulan dürbün gibi
Dipsiz kuyulardan bakıyor gözleriniz
Gözleriniz vitrinlerde

İç içe geçiyorken hayat ve ölüm
Güneşi görmeden doğamaz
Yaslanmadan toprağa
doğrulamazsınız
Size anlatsam da anlamazsınız
Güneşli haberler olduğunu çocukların
Şu sınırsız gökyüzünün altında

Bırakıp gidiyorum sizi ışıklı vitrinlerinizle
Bir konfeksiyon elbise gibi bakarken kendinize
Gidiyorum
Okullar kurmaya kalbine çocukların

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

BİR-İKİ ERZURUM –II- / Şeref Akbaba
Kutlu Telaş / Mehmet Aksu
Aşkın Gölgesinde Dile Gelenler / İsmail Bingöl
Aforizmalar / Naz
Perde ve Hakikat : Sinema Felsefesi / Abdullah Ömer Yavuz
Tümünü Göster