çığ’lık dağlarına sessiz harflerle çıkılır göklere gözyaşı
bir kuş vurulunca ağaçlar çocuklar da vurulur
deniz nefes alamaz yüzmezse balıklar uçmazsa martılar
hicranda şivanlar vardır şarkılar vardır bir de âşıklar
acılar sevinçlerden hep hızlı koşar sevdiğine
kim yutabilir yar sofrasında lokma lokma ölümü
al atların yelelerinde saçların ve kınalı ellerin kokusu
şu gülüşün hiç açılmamış bohçası şu aynadaki yüzün
şu dudaklarındaki suskunluk çöllerinden nasıl geçilir
yağmur da kar da yeryüzünde yağacağı yeri bilir
irkilir güneşi görünce ufuklar her sabah benzi atar
bildim aşk ülkesine muhammed’in kösüyle girilir