Şubat 2022.
Atatürk Üniversitesi’nde okurken bir grup arkadaşla ‘Genç Kuşak’ isimli bir dergi çıkarmıştık. Mart 1983. Üç ve dördüncü sayılar birlikte yayımlanmıştı. Küçük bir kutuya her sayıdan koymuş, anneme emanet etmiştim. Kaç adet olduğunu bilmiyorum. Muhtelif mahfillerde dergiden bahsedilmiş, görmek isteyenler de olmuştu. Tam üç sayı bende mevcut değildi. Yıllardır o kutu saklanmış, annem al demediği için ben de istememiştim. Sadece dergiler değil, fakülteyi bitirdiğimde fotokopilerini noterden tasdik ettirdiğim diploma. Her lazım olduğunda, noter tasdikli geliyor, aslı orada kalıyordu. Ben istemedim, o da al götür demedi.
Vefatından on beş gün önce, baş başa otururken “ Senin dergiler ve ilk eve aldığımız telefon dolabın arkasında, onları Erzurum’a geldiğinde alırsın “ dedi.
Sustum. İnşallah dedim.
* * *
On gün kadar önce annem kız kardeşime geçmişti. Miraç kandili münasebetiyle ziyaret ettik. Pazar günüydü. Oturduk, sohbet ettik. Ailenin büyüğü olması hasebiyle özel günlerde arayanı çok olurdu. Biz de duasını aldık ve müsaade istedik. Ayaküzeri, hafta başı dersim olduğunu ve Kırklareli’ye gideceğimi söyledim. “Çarşamba gel, birlikte bir yere gideceğiz” dedi. ”İnşallah” dedim. Sonra, kapıdan çıkarken ”Çarşambayı unutma “dedi, teyid ettim ve dualarıyla bizi yolcu etti.
* * *
1.Mart.
Fakültedeyim. Acı haber önce aniden ağırlaştı diye, otobüse bindiğimde vefat etti diye geldi. Halit Özkan hocamız terminale ulaştırırken, özel araçla götürmek istedi. Hemen hareket edecek bir otobüs vardı, teşekkür ettim ve otobüsle yola çıktım.
Sabah, kullandığı ilaçları yenilemek ve bir de emar çektirmek için hastaneye gitmişlerdi kardeşim Recep ve kız kardeşimle. Emar için hazırlanırken aniden rahatsızlanmış ve 10.30. da emaneti teslim etmiş. Gittim, otobüsle aile efradı ve akrabalarla Erzurum’a götürdük, Çarşamba günü öğle namazını müteakip kendisinin tavsiyesi üzerine babamın yanına defnettik.
Büyüklerimizin dillerinden düşürmedikleri, gönülden yaptıkları dualar vardır.“ Namerde muhtaç etme, elden ayaktan düşürme” gibi. Annemin bu dualara ek olarak “yarabbi evlatlarımın acısını bana gösterme” niyazı hep kulaklarımdadır.
Otobüsteyim.
Kime ne ayan oldu diye soruyorum kendime. Elbette bir şeyler söylenebilir, anlatılabilir. Anlatılanlara dair bir gerçeklikle karşılaşınca, neden sezmedim, neden doğru yorumlamadım, neden es geçtim diye nedamet duyar ya insan. O halet-i ruhiye içindeyim. İlme’l-Yakın diye tabir olunan bu sezgiye dair geçişler her insanın hayatında vardır.
Her vefat haberini duyunca” innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn”ayet-i kerimesi ilk telaffuz ettiğimizdir.
Ona döneceğiz amenna.
* * *
Her yeni yıl öncesi amcamın hanımı tembihlerdi “benim takvimi unutma” diye. Yıllardır, ona takvim alır takdim ederdim. Geçen yıl bir cuma namazı sonrası alayım derken erteledim ve takvim bitmiş, cami cemaatinden bir abimize rica edip farklı bir ilçeden bulup getirtmiştim. Annemden yedi ay kadar önce vefat etti. Onun hayatına dair anlatacak o kadar çok şey var ki, sadece yengem değil, Anadolu kadınlarının birçoğunun. Merhameti, yardım severliği, şefkati, şükrü ve mahzun çehresi ile iz bırakıp ebedi âleme göçmüştü Gülhanım yengem. Allah rahmet eylesin.
Babamın vefatından sonra kış aylarını İstanbul’da geçirmesi sebebi ile Anneme de takvim alıyordum. Bu sene şubata geldik takvim yok. Annem benim takvimi unuttun dedi. Bulunduğumuz ilçede yok, yakın bir ilçeye gittim, bir kaçını da arattım yok. Sadettin bulur diye, bu mahir delikanlımızı aradım ve Cuma öğlen sonrası dergiye iki adet takvimle geldi. Götürdüm, takdim ettim, dua etti, birini bize bıraktı ve bir buçuk ay kadar kullanmak nasip oldu. Diyanet takvimini her gün okurlar, özel günleri oradan takip ederlerdi.
* * *
2020 Ramazan orucunu birlikte tuttuk. Kovit dolayısıyla camiler kapalıydı. Aile efradı ve anneme bir ay boyunca teravih namazı kıldırdım. Ahmet Yusuf’da müezzindi. Bayram sabahı da bayram namazı. Çok mutlu olmuştu. Benim içinde bulunmaz bir nimetti. Birlikte İftar, sahur, namaz, daha ne olsun. Hatim için okuduğu cüzlerden sonra aile, ülkemiz ve ümmeti Muhammed için dua ederdi.
Kadir gecesinden bir gün önce baş başayız. Cüz okudu, dua sonrası bana dönerek bir şeyler anlattı ve hüngür hüngür ağlayarak bir takım tavsiyelerde bulundu ve yerine getirmemi istedi. Bir saate kadar sürdü bu hal. Oysa ailece otursak bile konuşmaz, siz dışardasınız anlatın ben dinleyeyim derdi.
Akşam namazı ile yatsı arası, sabah namazından gün aydınlığına kadar tesbihat ve Kur’an okur, ibadetle iştigal ederdi. Sadece annem değil, kadınlarımızın geneli böyledir ve bu ne güzel bir haldir.
* * *
Geçen yıl Erzurum’da kaldı, kovit ve kapanmalar nedeniyle orada daha rahat edeceğini söylemişti. Biz gittik. Her zaman olduğu gibi yöreye ait ve sevdiğimiz şeyleri yapardı. Yıllardır bu değişmezdi. Her gittiğimde huzur buluyor, dinleniyor ve dönüyordum. İlk günler evden çok çıkmıyordum, annemle vakit geçireyim diye. Babam sağken de senede üç-dört defa gidiyordum.
Babam yirmi yıldan fazla Almanya’da işçi olarak çalıştı. Biz altı kardeştik ve amcamlarla beraber geniş bir aile birlikte yaşıyorduk. Annem her şeye karışmazdı, karakter olarak munisti. Kalabalık aile içinde bile hep yapıcı olmaya çalışmış, çok şeye istemeyerek katlanmıştır.
Benim okumam hasebiyle kışın Erzurum, yazın köyde olma süreci başladığında annemin sorumluluğu artmıştı. Hassasiyetleri, misafirperverliği, alçak gönüllüğü, mümine bir kadında bulunması gereken diğer vasıflarıyla hem çevremize, hem de biz evlatlarına örnek olmuştu.
Otobüsteyim.
Sondan başlayarak geriye doğru gidiyorum.
Telefonlar susmuyor.
Gözyaşlarım dinmiyor.
Bir altmış yıldan kimi sahneler gözümün önüne geliyor.
Anekdot olarak anlattığım son söyledikleri içimi tırmalıyor.
Çarşamba birlikte yolcuyuz.
Erzurum’da hep bizim eve gidiyordum.
Bizim ev..
‘Anne gitti ve sular buruştu testilerde
Artık çamaşırlar yıkansa da hep kirlidir
Herkes salonda toplansa da kimse evde değildir’
Merhameti sonsuz olan rabbimize emanetsin.
Bizleri cennetinde buluştursun.
Ayan Olmak nedir?
Hakk’ın gaybına ait bilgi, olay ve olguların, müminin feraseti sebebi ile Hakk’ın kendisi ile yani nuru ile göstermesi, duyurması hadisesine “ayan oldu” denir.
Ayan oluşun sezgisel gerçekleşmesi söz konusu olduğu gibi iç görü ve iç sesleniş olarak da gerçekleşmesi mümkündür.
Lakin iç görü ve iç sesleniş ayan olmanın keşf hâlidir. Öngörü ise ayan olmanın ilham hâli üzeri gerçekleşir.
Ferasetli mümin kullar gözcüler ve gezgincilerdir.