Ne varsa yeryüzünü çiçeğe gömen,
Boynunda ölücüsü çok, yankısı hiçten yana
Eskiciler koşacak yüreğimin içkilerinde
Bunu durgun bir suya atılmış taş misali
yankılanarak dağılmış bir yarada
deniz kokusunu ve hiçtenliği
içine çeken bir çocuk ulaştıracak bana
Tırnak diplerimde birikecek sıcaklığı bir sümbülteberin
ve yontusuna mezar arayan bir heykeltraş gibi
erirken bulacağım hatmi çiçekleri açan dağların karını
tâ çocukluğumun karanlık mağalarından çıkıp
ses vereceğim karanlığına yeryüzünün
(Bir umut aydınlanır mı diye?)
sözcüklerden yapılma bir genişliği soluyacağım
sönmüş olan güneşin eşliğinde
diri sevinçler gibi yürüyecek bir bakış
içimden, tâze bir heyecanın orta yerine
vârlığın yankısını bölüşecek hiçlik
karanlığın aydınlıkla buluştuğu yerde.