Kitap, adının yarısını yazarın soyadından alıyor. Samimi ve sıcak bir kitap ismi olarak göründü bana Karaca Gözü. Kapak da ismiyle müsemma kitabın. Karaca dile hâkim; bunda yazarın edebiyat öğretmeni olmasının payı kuşkusuz büyüktür.
Değerlendirme-değini-yorumlama alanındaki yazılardan oluşan Karaca Gözü, Süheyla Karaca Hanönü’nün ilk kitabı. Kitapta yirmi iki yazarın (çoğu öykü türünde) yirmi iki metni incelenmiş. Karaca’nın, ilk kitabında dilde yakaladığı istikrar yanında akıcı ve samimi üslubu da takdire şayan. Bu başarının temelinde kesinlikle yorumlayıcının samimi duruşunun büyük payı var. Öyledir, kurmaca metinler dâhil edebî metinlerde yazarın samimi duruşu, anlatımın istikametini tayinde büyük bir paya sahiptir. Öte yandan; Karaca’nın mercek tuttuğu öykü kitabıyla veya parça öykülerle ilgili yaptığı yorumlar ilgili yazarları tanımamıza da imkân sağlıyor. Karaca’nın kitabını önemli kılan diğer husus yazarın yer yer analitik bir bakışa sahip olmasıdır. Şu cümle yazarın bu eğilimini tespit etmemizde yeterince belirleyicidir: “Sanatçı dillendiremediği çoğu şeyi eserlerinde satır aralarında saklar; bazen söyleyemedikleri içinde kalır.” Bu sıra cümleye üçüncü yargı olarak “…veya bunu kahramanlarına söyletir,” cümlesi de eklenebilir. Karaca’yı özellikle karakter analizine, metin yorumunda oylumlu ve açılımlı bir üsluba yatkın gördüm.
Karaca’ya; Derrida, Ricoeur, Barthes, Bakhtin gibi bu işin ustalarından da istifade ederek hermenötik okumalarda bu bakışı daha da derinleştirebileceğini söyleyeceğim. Bu gerçekleştikten sonra Karaca’nın çalışmaları analitik tahlil ve eleştiriye yönelecek; böylece bu hattaki duruş tahkim edilmiş olacaktır. Edebiyatımızın şiddetle ihtiyaç duyduğu bir alandır eleştirmenlik. Piyasada “eleştiri” etiketli metinlerin çok azının eleştiri niteliğinde olduğunu, bu değini-yorumların yazarlarının da eleştirmen olmadığını erbabı biliyor. Hep söylerim, bu alan boştur. Süheyla Karaca bu boşluğu doldurmaya aday görünüyor. Karaca Gözü hayırlı olsun.