I.
bazı şeyleri unuta unuta genişliyor her şey
bir sokağın kubbealtı, kırılmış camları evlerin
peksimetler, uyku sonraları ve galetalar
bize savurgan yanlarımızı hatırlatıyor daima
günaşırı ve akşamüstleri kayıp bir vagon
ve naima.
bizim güllerimizin dikeni çoktur, bilirsiniz
denizden dönme martıları, ucuz tortuları
kapanınca bir pandorayı anımsatan kutuları
ve bilhassa seslerini çürük bir elmanın yarısında
unutan gece uğultuları
ve elimizin kirinde kaybedilmiş bozuk insanları.
II.
bilinmeyen bir şeyleri denemek bir balkon
kadar tehlikelidir,
meselâ azılı katillerin ücretsiz seansları
bütün bunları duyarız duymasına
ama hatırlamayız
çünkü bilinç bütün bunları çok ötesinde
bir yerlerde sezdirmededir,
susarız, susarız
çok sonra bir daha susarız
öncesi hiç duymasın diye
avuçlarımızın kaynarkazan terlediğini
kaygılardan
hüngür hüngür bir hengâmede
bitmeksizin ağlarız.
ben size uçurtmaların bütün gizemini daha
anlatmadım
yırtılan bir gömleğin eksik düğmelerini bir daha
anlatmadığım gibi
üstelik bazı pazartesiler bununla var olur
ve bazı gece yolcuları,
uykulardan habersiz.
bilinmeyen bir gizem oysa
var olabilmenin açık adresi gibidir
düşünün ki var olmak
başlı başına bir yok oluşun
ertesi günüdür
ve bir uçurtma bunu bilerek süzülür
gökyüzünün hiç bilinmeyen denklemlerine
ama buna sadece uçurtması kopan
bir çocuk üzülür.
III.
benim değişik odalarım oldu
onlarla yılışık yalnızlığımı denedim
olmadı, tutulan boynumun hesabını sordum
duvarlara karşı,
ama yenildim.
yenilmek, beni daha da kuşkusuz kılıyordu
bitimsiz bir ormana karşı.
tekinsiz bir orman yangınını düşündürüyordum
yenilmekle herkese.
ve yenilmenin, yenilenmek olduğunu anlıyordum
işte, böylece…