Sezai Karakoç’un Ağustos Böceği Bir Meşaledir Şiirine Yapılan Yorumlar Üzerine

Sezai Karakoç’un Ağustos Böceği Bir Meşaledir şiiri altı farklı yorumla bir kitap halinde yayımlandı. Sezai Karakoç’un aynı adı taşıyan uzun şiiri hakkındaki bu yorumlardan dördü daha önce Granada dergisinin (2013) hazırladığı özel sayıda, diğer iki değerlendirme ise farklı zamanlarda ve farklı dergilerde kendine yer bulmuş yazılardır. Akademi ya da akademi dışı ortamlarda kişi, konu ve kavram bazlı, kitap çapında özel yayınlar hazırlandığına şahit olsak da bir şiir üzerine bir kitabın yayınlanması, pek de alışık olunmayan, takdir edilesi bir iş olduğunu belirtmek gerekiyor.

            Bu kitap her şeyden önce şiir üzerine, özellikle de modern şiir üzerine konuşmanın zor ne kadar da zor bir iş olduğunu gösteriyor. Entelektüel ve gündelik hayattan devşirilen birikimlerin yapılan yorumlarda ne kadar etkili olduğunu apaçık ortaya koyuyor. Bu bakımdan aslında modernlik kavramının bir tezahürü olan modern sanatın gerçeklikle nasıl ilişki kurabileceğini de sorgulatıyor.

 Bu şiire ait en eski tarihli yorum da olan (Yönelişler, 1990) Alim Kahraman’a ait yazıda, İslam Medeniyeti perspektifi esas alınarak, şiirdeki Ağustos Böceğinin temsil ettiği kişilik üzerinde duruluyor. Kahraman’ın dikkat çektiği en önemli noktaysa formel açıdan bu birikime zıt gibi gözüken şiirdeki ağustos böceği metaforunun deruni anlamda medeniyetle mutabakat halinde olduğu vurgusu. Aslında bu yaklaşım “İslam Sanatı” kavramında sanatın tanımı, tarihi ve maddi özellikleri hakkında yüzlerce eser verilmiş olmasına rağmen, sanatın kökenine dair meseleyi modern insana seslenen bir dille yeniden ele alıp yorumlayan Titus Burckhardt, Seyyid Hüseyin Nasr gibi isimlerin tezlerini doğruluyacı bir örnek olarak da gösterilebilir. Bu tez sanatın yaratıcı, insan ve toplum arasındaki ilişkileri belirleyen muamelat bilgisine derin ve geniş bir arka plan oluşturan tasavvufun mahfazasındaki hikmet dairesinden kök aldığına dairdir. Yani formları aşıcıdır.

            Çerçevenin içinden Kab Bin Züheyr’den Şeyh Galib’e ortaya konulan örnekler de iyi bir açı seçildiğine dair bizi ikna etmektedir. Ancak çok farklı bir noktadan da olsa Mehmed Akif isminin Karakoç’un bu şiir değerlendirmesi içinde geçmesi ilk anda biraz şaşırtıcıdır. Çünkü “Seyfi Baba” şiirinde

Hadi aktamıyayım… Kim getirir ekmeğimi?
Oturup kör gibi, nâmerde el açmak iyi mi?

Kim kazanmazsa bu dünyâda bir ekmek parası:
Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!

diyen şair, Ağustos Böceği’nin değil Karıncanın yanında gibidir. Ancak Akif’in Anadolu köylerinden Berlin’e oradan Necid Çölleri’ne uzanan meşakkat yüklü hayatı, düşünüldüğünde durum tamamen değişir. Akif’in aynı zamanda bir “Ağustos Böceği” olduğunu da görmüş oluruz. Zaten Kahraman, son yazdığı bir yazıda, Sezai Karakoç’un da Karıncanın çalışkanlığına bir lafı olmadığı üzerinde durarak, Karakoç’un Farklar kitabındaki şu sözlerine atıfta bulunuyordu: “İnsan’da ağustos böceğinden bir yan, karıncadan bir yan vardır. Bir de ikisini aşan bir yan. Mevsimi, mevsimin saat ve anlarını, bütün bu cepheleriyle yaşadığı vakit, hakkını vermiş olacaktır yazın, insan. Yazın hakkını vermek demekse, kışın, baharın, sonbaharın, bütün mevsimlerin hakkını vermek demek olacaktır.” (“Eleştirmenlerimiz Türk Şiirine Nasıl bakıyor”, Yeni Şafak Kitap Eki, nr. 155, 15 Mart 2020, s. 12).

            İkinci yorum olarak kitaba girmiş metnin sahibi Şaban Sağlık ise şiiri bir yapıbozumcu deneme olarak değerlendiriyor. Entelektüel birikimin hayattaki herhangi bir şeye olduğu gibi edebi bir metin olarak şiire de bakışa yön verişinin resmini yapıyor. Adeta sosyal bilimlerin bir algoritması gibi olan yapıbozum, yapısöküm, hegelci tarihçilik gibi methodlardan birinin Taha Abdurrahman’ın sürekli olarak sert eleştiriye tabi tuttuğu kendi medeniyet birikimine uygulanmak üzere ithal edilmesi örneği. Bunun burada içimizden çıkardığımız için övünülmesi gereken bir şaire denenmiş halini görüyoruz. Yazar yazıyı Karakoç’un şairliğinin yanında bir mütefekkir olarak ortaya koyduğu diriliş kavramının da bu metodun bir başka yüzü olduğunu söyleyerek bitiriyor. 

            Dursun Ali Tökel, yazısının sonunda şairden adeta bir söyleşi aktarıyor şiire dair. Şiirin ancak şairin kelimeleri ve niyeti olduğunu düşünenler için velinimet bir parça. Ancak Tökel bu fikirde olmadığını, şairin yani Karakoç’un dahi şiiri hakkında son sözü söyleyip bitiremeyeceğini yazısında işliyor. Bilmem, yazı kitaba girerken mi eklemiştir bu kısmı.

            Bahsettiğimiz son iki yazarla birlikte Lütfi Bergen şiirin genel anlamının mal birikimi, kapitalizmle ilişkilendirilebileceğini de söylüyor. Tökel’in eklediği kısma göre evet fikir doğru.

            Şaban Abak ise özel sayının haricinde bu konuya eğilmiş isim. Keyif verici bir değerlendirme yazısı okuyorsunuz.

            Son yazı sahibi Celal Fedai ise konunun etrafından yarıçapı büyük bir çember çizerek dolanmış. Pergelin ayağı epey açık olsa da bu yazı da öğretici ve akıcı.

            Toplam ne çıkıyor bilemiyorum. Şiirden bana ilk yansıyan Sezai Karakoç’un dergide yayınlanan hatıraları ve Turan Karataş’ın Doğu’nun Yedinci Oğlu kitabı başta olmak üzere diğer biyografi ve portre yazılarındaki bilgilerden hareketle Karakoç’un kendisini yazdığıydı.

Sahtedir zaten acımanız

Şiirdeki bu mısra ise bir farkındalığın göstergesidir aslında. Acınma duygusuna muhatap olunmaya bir isyandır. Farkındalık olmazsa bahsetmek olmaz. İhsan Fazlıoğlu’nun çok kez tekrarladığı üzere kavramı olmayan şeyi göremezsin. Tıpkı o kadar rasathaneye rağmen son iki yüzyıllık döneme kadar göklerin mükemmel ve kutsal olarak kabul edilmesinden mütevellit herhangi bir bozulmaya maruz kalmayacağının düşünülmesinden dolayı güneş patlamalarının, yıldız ölümlerinin kayda geçirilememesi gibi.

                Son olarak ise söyleyebilirim ki;

Garip geldik gideriz, rafa koy evi barkı!
Tek, dudaktan dudağa geçsin ölümsüz şarkı…

Necip Fazıl Kısakürek’in bu iki mısraı Ağustos Böceği Bir Meşaledir yazılırken şairin aklına gelmiş midir, bilemiyorum. Ancak okurken şiiri bu beytin adeta bir giriş gibi düşünmemek mümkün olmuyor.  

(Ağustos Böceği Bir Meşaledir, Büyüyenay Yayınları, 2020, Kolektif Kitap).                                         

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Ateş ve Meşale / Şeref Akbaba
Hayat Kalabalığından Kendi Gündemimize / Ay Vakti
Estetik Kaygı / Saadettin Açıcı
Yol / Züleyha Kayaoğlu Eker
Bir Durak Portre / Ubeydullah Beşir Köroğlu
Tümünü Göster