Arayış

“Her Ne Arar İsen Kendinde Ara”
Arayışın özünde bu var.
Maddi ve manevi yönelişin, mensubiyetin, emeğin, kazanımın, kaybedişin; bir arayışın neticesi olduğu malumdur. “Kim neyi kaybettiyse onu arıyor” demiştik, ama kaybetmeden aramanın da bitmez tükenmez bir hal, bir haleti ruhiye, bir ihtiyaç olduğu biliniyor.
Siyasi, ticari ve sosyal teşekküller, bireyler ve devletler; var olan müktesebatlarına ek olarak müspet veya menfi hep bir arayış içindedirler.
Bu sebeple, siz burada ne arıyorsunuz sorusunun önceden hazırlanmış bir cevabı vardır.
Öznel cevaplardır bunlar.
Etraf kolaçan edildiğinde, dünyada olup-bitenler masaya yatırıldığında, bahanesi önceden hazırlanmış menfi arayışların, insanları, yurtlarını ve geleceklerini nasıl yok ettiklerini rahatlıkla gözlemleriz.
Milyonlarca müslümanı katleden; yüz binlercesini sakat, yetim, evsiz, yurtsuz, annesiz, babasız, dedesiz, ninesiz, kardeşsiz, akrabasız bırakanlar buralarda ne arıyor?
Orta Doğu’da, Afrika’da, Doğu Türkistan’da, Güneydoğu Asya’da veya başka bölgelerde.
Ne zulüm, ne de zalim değişmiyor.
Emperyal kökleri olan sosyal teşekküller, ticari kuruluşlar, siyaset adamları mazlum coğrafyalarda neyin arayışı içindeler? Bu sorunun cevabı da hemen her akl-ı selim tarafından bilinmektedir.
Diğer bir hususta insan ve inanç içerikli üretilen ve sosyal medya aracılığıyla servis edilen nice kelam ve söylemler; muhataplarını asıl olanın dışında bir arayışa itme ve hakikatle bağlarını koparma amacı gütmektedir. Görsellik ve sloganik metinlerin ön plana çıktığı bu platformlarda, arayış içinde olan körpe dimağlar tuzağa düşmekte, ya iman ya da kişilikleri zarar görmektedir.
Zihni ve kişiliği kirletme faaliyetleri sürerken, laboratuvarlarda gıdaların genleriyle oynama ve insanoğlunun yirmi birinci yüzyılda düçar olduğu kovit salgınından hareketle insana ve dünyaya yeni bir şekil verilmeye çalışılmaktadır.
Görünen yüzü ve görünmeyen yönleriyle dün ne ise, bu günde manevralar aynıdır.
Biz müspet olana, öze dönelim.
Çıkış yolunu, çareyi kendi içimizde arayalım, kokuşmuşluklarda değil.
Birlik ve berberliği önceleyelim.
Fetih ruhunu hep diri tutalım.
Hikmet müminin yitiğidir, elbette almalıdır.
Bilim, sanat ve edebiyat alanında hem geçmiş birikimleri günümüze taşıyarak, hem de geleceği kurmak için nitelikli eserler üretelim.
İnsan, sürekli bir arayış içindedir.
Maddi arayışına bir yol buluyor, ama mânâ arayışı uzun sürüyor.
Neyi aradığını bilmeli, fıtri olanın peşinde olmalıdır.
Aradığını; hikmetten, hakikatten, hilkatten, müktesebattan beslenen mecralarda aramalıdır.


“İki üç balta ayırmaz bizi mâzîmizden.
Ağacın kökleri mâdem ki derindir cidden,
Dalı kopmuş, ne olur? Gövdesi gitmiş, ne zarar?
O, bakarsın, yine üstündeki edvârı yarar,
Yükselir, fışkırıp, âfâk-ı perîşânımıza;
Yine bin vâha serer kavrulan îmânımıza.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Arayış / Şeref Akbaba
Nasıl da Zormuş / Nurullah Genç
Vefatının sene-i devriyesinde Alafortanfonik Lafla... / Necmettin Evci
Dağ İle Konuşmak Üzerine Bir Deneme / Mücahit Koca
Sanatta Niteliksiz Nicel Sorunu / Salih Uçak
Tümünü Göster