Şair bir gül yolcusu
Kanayan yerlerinden boy verir
Tebessümün altın yüzlü çocuğu
Işıklar içinde uyur
Kusursuz altın heykeller
Bilmezsiniz ne sınavlardan geçer
Arınıp çıkarlar gün yüzüne
Dilin gergin kaslarıyla konuşur şair
Tutuşup
kanatlanır bir anka edasıyla
Ve yükselir göklerine içinin
Narıateştendir teni
dili gümüşten
Harlayan coşkusuyla imgenin
Mahmuzlayıp yüreğini son hızla
Akıp gider sınırsız evreninde düşlerin
Duymayıversin tek çağrısını göklerin
Vakt erip dönünce kutlu seferden
Şaşmaz bir kuyumcu edasıyla
Saflaştırır
söküp çıkarır aradan sözün has cevherini
Alevin ışığa kesmesi gibi
Sözler tavını bulur
renkler beyaza yürür
Yeni bir dil belirir
seslerin ötesinde
Bir yeraltı ırmağıdır yazılmayan her şiir
Gönenip gürleşerek derinlerinde ruhun
Kanırtıp kamaştırır köklerini şairin
Fışkırıp çıkana değin kaynağından dizenin
Çıkmaya görsün ama
Çıkmaya görsün gün yüzüne
Değişir dünya
Ne eşya aynı kalır
Ne sen
ne biz
ne onlar