Hanende Melek’in Hüseyin Avni’si

Hanende Melek, Metin Erksan’ın 1975 yılında TRT için hikâyelerden uyarladığı filmlerden birisidir. Sabahattin Ali’nin aynı isimli hikâyesinden uyarlanan filmde Hüseyin Avni isimli yaşlı bir dava vekilinin Melek isimli bir kasaba şarkıcısına olan tutkusu anlatılmaktadır.

İki ay önce kasabaya gelen Melek her akşam kahvede sahneye çıkmaktadır. Daha geldiği ilk günden itibaren onu takibe alan ve dinlemek için her akşam kahveye giden Hüseyin Avni, ailesinin maişetini karşılamakta zorlanmasına rağmen Melek’e değerli hediyeler alır ve bu sayede onu kendine bağlamak ister. Hüseyin Avni’nin iltifatlarına rağmen bir türlü ona ısınamayan Melek bu hediyeleri kabul etmesine rağmen kullanmaz. Yine bir akşam kahvedeki eğlence bittikten sonra Hüseyin Avni, Melek’le çıkmak ister. Melek’in kabul etmemesi üzerine taşkınlık yapar. Kahvenin sahibi davranışlarına artık tahammül edemediği Hüseyin Avni’yi tekme tokat dışarı attırır. İki gündür eve gitmediği için kızı, Hüseyin Avni’yi eve götürmek için gelmiştir. Onun, babasına yalvarmalarına dayanamayan Melek, koluna girerek Hüseyin Avni’yi kemancı Abbas (hikâyede garson) ile birlikte eve götürür. Evde Hüseyin Avni’nin karısıyla karşılaşır. Melek; Hüseyin Avni tarafından ona hediye edilen bilezik, küpe, kolye gibi şeyleri karısına, bir miktar parayı da kızına verir. Film de hikâye de burada sona erer.

Sinema ile edebî metinlerin imkânları birbirinden çok farklıdır. Hikâye ve romanlardaki sayfalar dolusu tasviri birkaç saniyelik görüntü ile etkili bir şekilde aktarabilmesi sinemanın en önemli avantajlarından biridir. Ancak metindeki hayallerin, kahraman geçmişlerinin ve bilhassa ruh tahlillerinin sinemada izleyiciye hakkıyla aktarılabilmesi oldukça zordur. Bunu başarabilmek için yönetmenin metin yazarından çok daha yetkin ve yetenekli olması gerekir. Hanende Melek hikâyesinde iç tahlil ve kahraman geçmişine dair bilgi çok fazla yoktur. Var olanları da Erksan hikâyedeki kurguyu değiştirerek başarılı bir şekilde filmin içine yedirmiştir. Filmdeki genel bir başarının yakalandığını söylemekle birlikte dikkatimi celbeden problemlere değinmeden edemeyeceğim.

Öncelikle filmdeki şarkı sahnelerinin fazlaca uzatıldığını söylemeliyim. Film boyunca neredeyse 3-4 şarkı baştan sona söyleniyor. Bu hâliyle film bir şarkı klibi havasına bürünüyor. Sahneler bir yerden sonra filmin ana izleğinden kopmamıza sebep oluyor.

Kızın babası Hüseyin Avni’yi eve götürmek için kahvedeki mücadelesi, babasına yalvarma sahnesi hikâyedekine göre oldukça sakin bir şekilde sunulmuş. Oysa o sahne hikâyenin en etkileyici bölümlerinden birisidir. Filmdeki sakin tavırlar ve hikâyede yağmur altında geçen çocuğun babaya yalvarma sahnesinin (sanıyorum teknik nedenlerden ötürü) yağmursuz bir havada verilmesi hikâyedeki içe işleyen duyguyu zaafa uğratmıştır.

Bu hikâyesinde Sabahattin Ali, genel olarak toplumun farklı katmanlarındaki kahramanların davranış şekilleri üzerinden bir toplumsal çözümleme yapmaktadır. Üzerinde en çok durduğu iki kahraman, hikâyeye de ismini veren şarkıcı (hikâyede kullanılan tabirle hanende) Melek ile dava vekili Hüseyin Avni’dir. Temel kahramanlardan ilki olan Melek yaptığı işten dolayı toplum tarafından hor görülen, kahvelerde (henüz kariyerinin başında olsa gerek. İleride gazinolarda şarkı söylemeye aday) şarkı söyleyen kimi kimsesi olmayan yalnız bir kadın tipidir. Yazar böyle bir ortamda ve şartta olan Melek’in içindeki insanlığı daha kaybetmediği tezi üzerinden bir hikâye kurgulamış ve olayları bu şekilde bize sunmuştur. Ön plandaki diğer kahraman Hüseyin Avni’yi ise alkolik ve yaşı geçmiş olmasına rağmen eğlence hayatından kopamayan biri olarak resmetmiştir. Yaşadıkları ve yaşattıkları ile kahraman hakkında olumsuz bir tablo çizmekte, nihayetinde hikâyeye yansıyan bu son vukuatı ile de iğrenilecek bir kişi olarak karşımıza çıkmaktadır. Hüseyin Avni’nin ömür boyu süren eğlence ve alkol hayatının şimdiki durağı da Melek’tir. Hikâyeden edindiğimiz bilgi ve hislerimiz Melek’i ve Hüseyin Avni’yi bu şekilde canlandırmaktadır zihnimizde. Hanende Melek ile ilgili hikâyeden edindiğimiz hisler film ile pekiştirilse de ne yazık ki Hüseyin Avni’ye dair filmdeki izlenimlerimiz hikâyedeki ile örtüşmüyor. Tabii ki Hüseyin Avni filmde de olumlu bir kahraman olarak karşımıza çıkmıyor ancak Melek’e olan tutkusu aşk gibi, bir ulvi duygu gibi verilmekte; çocuğuna karşı sert hâli nispeten yumuşatılmakta ve çevresindekilere karşı davranışları nezaket içerisinde sunulmaktadır. Tüm bunlar üst üste gelince Sabahattin Ali’nin Hüseyin Avni’ye bakışı ile Metin Erksan’ın bakışının aynı olmadığı durumu ortaya çıkıyor. Bu durumun, hikâyenin özünde vermek istediği mesajı ters yüz ettiğini söyleyemesek bile nispeten değiştirdiğini ve hafiflettiğini söyleyebiliriz.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Yol Oldur Ki Doğru Vara / Şeref Akbaba
Aforizmalar / Naz
Hanende Melek’in Hüseyin Avni’si / Mustafa Uğurlu
Çakır Gözlü Çocuklar / Müjdat Er
Yol Telaşı / Emrah Bilge Merdivan
Tümünü Göster