Bir Reçete Olarak Soljenitsin

Dünyada acıdan, kederden, problemlerden, aksamalardan arındırılmış bir mekan ve zamanın bulunmayacağını söyleyebiliriz. Ancak insanları cennetler tanımlamaktan vazgeçirmek de mümkün değildir. Yine de tarih sahteliklere kanmış, rüyalarda takılmış, gerçeklikten kopuk idealleştirilmişbir yeryüzü cenneti tanımlayan insanların eninde sonunda uyandığını söylemektedir. İfşa bu uykunun en acı reçetelerindendir. XX. yüzyılın faşizmle beraber en ilginç tecrübelerinden biri olan komünizmin ve onun sahte cenneti Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne dalıp gidenlerin acı reçetesini yazmış kişi de Aleksandr İsayeviç Soljenitsin’di.
Rus edebiyatında hayal aleminde gezinmek pek de rastlanan bir durum değildir. Gogol, Lermontov, Tolstoy, Dostoyevski, Gorki çizgisinde izlenecek okumalar bize bu kanıyı doğrulayıcı bir hüküm verir. Alev Alatlı’nın Geleneğin Ölümü başlıklı yazısında Rus edebiyatı için yaptığı;
Bir yazarın büyüklüğü eserlerinin düzmece (fiction) ya da kurgu bağlamında yaratıcı kalitesiyle değil, yaşanan gerçekliğe dair verileri okurun elinden bırakmayacağı şekilde seçmek, düzenlemek ve bütünlük içinde sunmak becerisiyle ölçülür.
değerlendirmesi de aynı minvalde bir görüş içermektedir. Soljenitsinde edebi akımlar düşünüldüğünde bu yaklaşımın sınırları içerisinde ve sayılan isimler silsilesinin altında yer bulur. Gerçekçilik anlayışının hangi yönde seyrettiğini ise kendisi şöyle açıklamıştır:

Yazar, doktor gibidir: İşi, sağlık dolu şeyler değil hastalıktır. Dünyada, son hastalık yok olduğunda (eğer ki! Ancak, hiçbir zaman…), yazarlara da gerek kalmaz, zira onlar estetisyen değildir.

Rus altyapısının sürahiyi başka türlü doldurması beklenmez. Ancak Soljenitsin’in bedenen ve zihnen, kalem kâğıttan bağımsız bir hüznü tatmış olduğu gerçeğini göz ardı etmemek lazım. Hüznün içinde boğulduğu ve eserlerine malzeme sağlayan zaman 1945’te başlayan sekizi hapis üçü sürgün on bir yıllık esaret hayatıdır. İktidarın onu maruz bıraktığı bu hayatın sebebi ise yazmaktır. 1918 doğumlu yazar İkinci Dünya Savaşı yıllarında gösterdiği yararlılıklardan dolayı yüzbaşı rütbesine kadar yükselmiştir. 1945’te savaş sürerken mektuplarında Stalin’in politikalarını eleştirmesi bahanesiyle gelecek yüzlerce gününde özgürlüğünü yitirmiştir.
Yazarın ilk eseri İvan Denisoviç’in Bir Günü romanı bu sürgün hayatının hülasasından başlıca edinilen tecrübelerin bir günlük bir seçkisidir. Anlatıcı İvan DenisoviçŞuhov, Almanya ile savaşta esir düşmüş, birçok denemesinden sonra esir kampından kaçmış ve Rusya’ya geri dönmüştür. Ancak esir düşüp kurtulanlar birer ajan damgası yediğindenŞuhov tutuklanmıştır. Ya suçunu kabul edip kafadan on yıla razı olacak, postu kurtaracak ya da reddedip ölene kadar işkenceye uğrayacaktır. Bu ikilem içerisinde suçunu kabul eder. Kitapta anlatılan bir gün ise verilen cezanın bitişine sayılı günlerin kaldığı bir dilimdedir.
Şuhov yalnızca kendi eylemlerini anlatmaz. Kamptaki bürokratik işleyiş hakkında bilgiler verir. Sürgün yemiş kitlenin nasıl örgütlendiğini de anlatır. Mahkumlar iş kollarına ayrılmışlardır. Bu iş kollarının başlarında mahkumlardan seçilen kolbaşılar bulunur. Aslında herkes cezalı olmasına rağmen bu görevlendirmeler sayesinde mahkumların kendi kendilerine otokontrol oluşturduklarından da bahsedilmektedir.
Olabildiğince diğer mahkumlar hakkında bilgiler verir. Sovyetlerin altında bulunan halklar hakkında da tüyolar göze çarpar. Bunlar Estonyalılar, Litvanyalılar, Letonyalılar gibi daha çok Doğu Avrupa kavimlerinden insanlara dairdir. Bir de Rus tiradlarında sık geçen zorba bir Tatar muhafızdansöz açılmıştır. Ruslar hakkındaki yorumu ise devrimin sonuçlarından birini daha hatırlatır:
Şurada genç biri kaşığını çorbasına daldırmadan önce duaya durmuş. Batı Ukrayna’dan gelme çaylağın biri olmalı.
Ama Ruslar hangi elleriyle haç çıkaracaklarını unutmuşlardır.
Hep kibar oldukları vurgulanan Batı Ukraynalılardan bir BaptistAlyoşka ise KaramazovKardeşler’den öyküye konuk gibidir. Ermişliğini tamamlamış bir haldedir.
İdarede iş yaptırmak son derece kolaydır. Elbette memurun yeterli payını vermek karşılığında. Örneğin -20 derecelerden çok daha soğuk bir günde Sosyalist Yaşam Sitesi’nde çalışacak iş grubunun belirlenmesi hikayesindeki gibi. Bu çalışma alanı soğuktan korunacak hiçbir yerin olmadığı, ateş yakarak ısınılacak bir kuytunun dahi bulunmadığı bir düzlüktedir. 104. yani Şuhov’un iş koluna bu görev verilmiştir. Ancak gözü açık kolbaşı Tiyurin’in amirlere önemli miktarda yağ vermesi neticesinde bu iş onlardan alınıp daha saf ve tecrübesiz bir iş koluna tevdi edilir. Rüşvetin her yerde geçer akçe olduğu, yemekhane sırasından, posta alımlarından, ambar memurlarından örneklerle tekrar tekrar belirtilir.
Sırf mahkumlara zorluk olsun diye keyfi yapılan uygulamalardan da konuaçılır. Soljenitsin bu sefer de kanun tanımaz, hak aranmaz bir sistemi ifşa eder. Çalışma alanına gitmeye hazır mahkumlara soğukta bir arama yapılmaya başlanır. Yeni sayılabilecek üç ay önce gelmiş bir denizci yüzbaşı isyan eder:
Bu soğukta insanları soymaya hakkınız var mı? Ceza yasasının dokuzuncu maddesini bilmiyor musunuz?
Cevap bellidir. Bilirler. Ama çıkan ses şöyledir:
-Atın şunu on gün zindana…
Kreçetovka İstasyonu’nda Bir Olay öyküsü ise Ilyuva Şanlı Veleeva’nın doktora tezinden öğrendimize göre İvan Denisoviç’in Bir Günü romanından yalnızca birkaç ay sonra bir dergide neşredilmiştir. Öykü, İkinci Dünya Savaşı yıllarında ulaşım biriminde çalışan ülkesini seven genç teğmen Zotov’u anlatır.
Teğmen, devrimden sonra doğmuş, devrimin yetiştirdiği ve yalnız anlarında fısıldadığı şarkılarda dahi devrime bağlılığını dile getiren gözlerindeki rahatsızlık sebebiyle cephede görev alamadığı için içi içini yiyen bir karakterdir. İstasyon da komutan yardımcısıdır. Vagonların geliş gidişlerini, içindeki malzemelerin güvenliğini, şifrelerini düzenler. Görevlerinden, eğitimlerinden boş kalan vakitlerinde yanında taşıdığı tek kitabı okur. Kapital’i.
Hikaye, teğmenin istasyondaki memurlar başta olmak üzere gelen giden insanlarla ilişkilerini onlar hakkındaki kanaatlerini konu edinir. Temas ettiği bu kişiler ve yaşadığı olaylar insani vasıfları gelişmiş, insaflı ve iyi niyetli genç teğmenin düşünce dünyasını oluşturan, bağlı bulunduğu ilkelerin doğruluğuna dair şüphe tohumları eker.
Örneğin bu olaylardan biri savaş öncesinde aktörlük yapan ve trenini kaçırdığı için uzun sayılabilecek yaya bir yolculuktan sonra istasyona gelmiş Tveritinov’unhikayesidir. Zotov savaş sırasında üniformasız çıkagelmiş bu yabancıdansohbet havasında uzun bir sorgulama neticesinde emin olamayıp bir kundakçı olabileceği ihtimaline binaen istihbarat hareket merkezine göndermiştir. Gerçeğin orada ortaya çıkacağını düşünen Zotov uzun süre haber alamayınca telefonla bilgi almak ister. Ancak bir sonuç elde edemez.
Bir süre sonra merkezden istasyona bir iş için savcı gönderilir. O savcıya Tveritinov’u soran teğmen bu kez de sistemin acımasızlığı ve müphemliğini ifşa edecek şu cevabı alır:
“Merak etmeyin, bizde kimsenin işi yarım kalmaz. Sizin adamınızın dosyası da bir sonuca bağlanacak elbet.”

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Biraz Tarih Katarak / Şeref Akbaba
Aforizmalar / Naz
Bir Reçete Olarak Soljenitsin / Enes Güllü
Yalınayak / Nihan Feyza Lezgioğlu
Güllü Yemeni / Fatma Balcı
Tümünü Göster