Güllü Yemeni

“Mabetlere ve duvarlara uzaktan bakan kadınlar gördüm. Ağlayan, bağıran erkeklere inat sükût kesilen kadınlar bildim. Yasaklara, tabulara karşı elif gibi dimdik kadınlar tanıdım. Savaşların, iktidar mücadelelerinin hem müsebbibi hem de muhatabı olan kadınları öğrendim.

Zeytin Dağı’ndan ihaneti seyreden kadınlar kadar ağlama duvarındaki yaşları gören kadınları da saydım. Ama en çok kendi acısıyla değil başkalarının acısıyla sancı sancı büyüyen kadınları sevdim.  Bu kadınlar güzel ve alımlıydı. Kendinden emin duruşları olan kadınlardı… Gözlerinde zeytin ağaçlarının bilgeliği, sözlerinde zeytinyağının kutsallığı vardı. Binlerce yıldır bu topraklardaymış gibi asil yürüyüşleri vardı. Geceleri dingin uykuları vardı.  Sabrı tavsiye eden zamanları vardı. Bir hüznü kuşanıp tebessümle dağıtışları vardı…”

Zeytin Tepesi’nde aklıma gelenler, kâğıda böyle dökülmüştü. Kalemi, kâğıdı toplayıp ellerinde sepetlerle zeytin bahçesine giden kadınların peşine takıldım sonra. Yapraklar arasından gölgelenen etekleri takip ettim. Ham yeşil kokularla uçuşan saçlara daldım. Zeytinlerin kendiliğinden düştüğü ellere baktım. Şen kahkahaların geldiği tarafa gözlerimi diktim. Suret gibi bir kız salıncaktaydı. Çocuksu bir neşeyle göğe yükseliyor sonra ayakları tozlanıyordu her inişinde. Arkadaşları kızı sallıyor, sallarken de “Yavuklun kim?” diye soruyorlardı. Kız sustukça daha da hızlı sallıyorlar ve gülüşüyorlardı. Güzelin zeytin gözleri çakmak çakmak, yanakları al aldı. Kızcağız yavuklusu olduğundan mı utanıyordu olmadığından mı? İşte bunu kimse anlayamadı. Arkadaşları da cevap için ısrar etmediler fazla. Çiçekli şalvarını silkeleyip indi salıncaktan. Bir rüzgârla bütün çiçekler döküldü sanki kumaştan. Usulca baktı ovadan, yamaçtan. Efsunlu bir rüyadan uyanır gibi titredim. Bütün çiçek kokuları tepeye kadar gelmişti. Kendisine bakıldığını hisseden her kadın gibi daha emin adımlar attı zeytin gölgelerini ezmeden. Sepetine ham zeytinler doldukça olgunlaşan bir hali vardı. Utangaç küçük kız çocuğu büyüyordu yeşil dalları tuttukça. Sevdalık başından gitmiyordu güllü yemeni uçtukça.

Yine kaleme sarıldım. Kâğıt titrek, eller solgun… Yazmaktan başka hiçbir şey iyileştirmeyecekti anladım.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Biraz Tarih Katarak / Şeref Akbaba
Aforizmalar / Naz
Bir Reçete Olarak Soljenitsin / Enes Güllü
Yalınayak / Nihan Feyza Lezgioğlu
Güllü Yemeni / Fatma Balcı
Tümünü Göster