Elli ya da yüz yıl sonrasının planını yapmak hiç bizim işimiz olmadı ümmetçe. Çünkü iyi niyetlilerden ziyade yarının telâşına hep ard niyetliler düşmüştür bugüne kadar. Bir anlamda yönetici kadrosundan bakınca çok da iyi bir haslet olmadığı söylenebilir yüz yıl ötenin programını bugünden şekillendirememek. Yanıbaşınızdaki bu yöntemle adım atıyorsa ve siz bu adımları izleme yeteneğinden yoksun iseniz başınıza geleceklerden ciddî olarak endişelenmelisinizdir oysa. Eşeği sağlam kazığa bağlamak da geleceği güvence altına almak anlamı taşımaz mı bir noktada?
Bahar bahar açan çiçekleri, esen rüzgârın getirdiği mis kokulu taze havayı, insanı mutlu eden yeniden canlanışı, ısınmayı, cıvıldayan hayatı göremez olduk karamsar manzaralarla yüklü dünyanın hâllerinden sebep. Arada olan güzel ne varsa her kötü haberle unutuveriyoruz ertesi sabah güne başlarken. Bazen bir, bazen iki, bazen sayısız haber trafiği akışı altında korkuyla titreyip merhamet kapısında alıyoruz soluğu. Bir kişiyle, üç kişiyle ya da sayılabilecek miktar başla çözülebilecek bir mesele olmadığı âşikâr. “Toplanın duaya duracağız” çağrısı yapılsa kaç yürek katılmaya mecal gösterir tartışmasını yapmak bile cür’et mi kabul edilir artık?
“Sen bizi helâk edilenlerle bir tutma, aynı terazide tartma!”
Biz kim olduğumuzu iyi biliyoruz elbet, ama bize muhalif olma çabasında olanları çok iyi bildiğimiz söylenemez. Onlar gizlide, biz gün gibi ortadayız ondan. Onlar siyah, biz rengârengiz ondan. Onlar yarında, biz bugündeyiz ondan. Biz yavaş, onlar alabildiğince hızlı ondan. Biz plansız, onlar hep organize ondan. Biz rahat, onlar sürekli huzursuz ondan. Biz meşru, onlar her işte gayrimeşru ondan. Heyhat ki biz tüm zamanlarda uykuda, onlar herdem uyanık ondan.
Ey bahar! Çıkma karşıma öyle allı yeşilli, morlu çiçekli.
Yaşadığımız zamanı tuzak yaptık kendimize tüm insanlar bir olup.
Birileri ya bizi uyandırsın bu karanlıktan, ya da onları durdursun vakit geç olmadan.