İstiklal olmadan istikbal olmaz. İstiklalini kaybeden ve başka milletlerin boyunduruğuna giren milletlerin istikbaldeki yolunu da onlar çizer. Başkaları tarafından oluşturulan böyle bir istikbalde, milletimizin kendi geleceğinden ve o gelecek içerisinde kendi kültüründen, kendine ait varlıklardan söz edilemez. Emri kim veriyorsa ya da kimden emir alınıyorsa, onun dediği olur ki; bu durum da giderek millet olma vasfının ortadan kalkmasına, bir gün gelip ölü medeniyetler ve milletler arasına karışmamıza sebep olur.
İşte bunun idrakinde olarak büyütülen “Hayat Ağacı”nın dalları her zaman yeşil kalmıştır. Bazen kötü tecrübeler edinilmiş olsa da hep yeni bir devlet adı altında hâkimiyetimizi sürdürerek bugüne kadar gelmişiz.
Birinci Dünya Savaşından Sonra İşgalden Kurtulan Erzurum
Erzurum; 12 Mart 1918 tarihinde, ordumuzun ileri harekâtı sonucunda düşman işgalinden ve Ermeni zulmünden kurtarıldı. Ancak bir enkaz haline dönmüştü. Savaştan önce seksen bin nüfusu olan şehirde eski kalabalık çarşılardan, pazarlardan eser kalmamıştı. Savaş yıllarında on binlerce insan tifüs ve diğer bulaşıcı hastalıklar yüzünden hayatını kaybetmişti. Bir kısmı şehri terk edip gitmiş, on bin kadar insanı da Ermeniler çekilirken şehit etmişlerdi. Şehirde ancak üç, dört bin kişi kalmıştı. Köylerden Erzurum’a göçler olmuş, şehir köy haline dönmüştü. Ölümlerden kurtulanlar, şehre geri dönenler harabe olmuş evleri tamir ederek kışı geçirmeye çalışıyordu. (1)
Müştak Sıtkı Dursunoğlu’nun Erzurum Marşı
Erzurum’un kurtuluşundan üç yıl sonra, tarihler 12 Mart 1921’i gösterirken, bugün onurla, gururla, kıvançla dinleyip okuduğumuz İstiklal Marşı, TBMM tarafından kabul edildi. Kurtuluş bayramına denk gelen kutlama gününde Erzurumlular “İstiklal Marşı” gibi muhteşem bir şiirin Millî Marş olarak kabul edilmesine de şahit oldular ve böylece her 12 Mart’ta iki güzelliği bir arada kutlama onuruna erdiler.
Bu tarihten önce ise, öğretmen Sıtkı Dursunoğlu’nun yazdığı “Erzurum Marşı” adlı şiir, Millî Mücadele yıllarında bestelenerek Erzurum ve yöresinde marş olarak söyleniyordu. Bir şiirinde, “Sağına soluna tabyalar almış / Dayamış sırtını Palandöken’e / Koç yiğit misali durur Erzurum” diyen öğretmen-şair ve yazar Dursunoğlu, topyekûn devletin ve milletin meselelerini kendine dert edinen biri olarak, Albayrak Gazetesi’nde yazdığı “Son Hadise” adlı makalesinde: “Türk artık yürüyeceği istikameti, atlayacağı geçitleri görmüştür. Hak isteyene vicdanı, ağır yumruklar karşısında kaldıkça ruhunun ateş, mukavemet ve fedakârlığı o kadar genişliyor. Ölmeyi şerefle, yaşamayı namusla tanıyan bir millet boynunda esaret zincirinin halkalarını görmek istemez.” diyerek, Türk Milleti’nin asil ve bağımsızlığına düşkün bir millet olduğunu dile getirmiş, bu coşkun hislerle, daha sonra bestelenip marş olarak okunan aşağıdaki şiiri yazmıştır:
Erzurum Marşı
Tarih ağlar vatan yanarken
Eller öz vatanda nara atarken
Ufukta ümidin nuru batarken,
İlk sesi haykıran yüce Erzurum
Vatanı kurtaran yüce Erzurum
Ufak bir tepreniş, bir atlayışla
Ümitler aşlayan bir şahlanışla
Altı bin senelik bir yaşayışla
Canavar ağzını yırtan Erzurum
Ümitsizlikleri kıran Erzurum
Vatana ümitsin bayrağa rehber
Tarihin bağrında sesin inilder
Milli vicdan doğar senden alır fer
İlk sesi haykıran yüce Erzurum
Vatanı kurtaran yüce Erzurum (2)
Müştak Sıtkı Dursunoğlu Kimdir?
1 Temmuz 1891’de Erzurum’un Çukurzeynel Mahallesi’nde doğmuştur. Babası, 1876’da Erzurum Mebusu seçilen ve Hicaz Vilayeti Defterdarı iken Medine’de ölen Ahmet Muhtar Bey’in oğlu İbrahim Hakkı Bey’dir. Erkek kardeşi ise Millî Mücadelede önemli katkı sahibi olan Cevat Dursunoğlu’dur.
Öğrenim hayatına Erzurum Sıbyan Mektebi’nde başlamış, buradan sonra Erzurum Mülki İdadisi’nde eğitimine devam etmiş, bu okul onun eğitiminde son merhale olmuştur. Dursunoğlu 1915 yılında arkadaşları ile beraber askerlik hizmetine başlamış, vatanın düşman işgalinden kurtarılması için fiilen mücadele etmiştir.
İşgallere tepkisini o dönemde Erzurum’da çıkan gazetelerde yazılarıyla dile getirmiş, askerlikten döndükten sonra Albayrak Gazetesi’nde gazeteciliğe devam etmiş, bir yandan da Albayrak İlkokulu’nda da öğretmenlik yapmıştır. 1926 yılında Erzurum Lisesi’ne Edebiyat öğretmeni olarak atanarak, 33 yıl bu görevi yapmanın ardından 6 Eylül 1951’de Milli Eğitim Bakanlığı’na dilekçe yazarak emekliliğini istemiş ve 11 Eylül 1951’de emekliye ayrılmıştır. Sıtkı Dursunoğlu, emekliliğinden bir süre sonra, Ankara’da bulunan abisi Cevat Dursunoğlu’nun isteği üzerine Ankara’ya göç etmiştir. 5 Nisan 1975’te Ankara’da vefat etmiş; Cebeci asri mezarlığına defnedilmiştir. (3)
Yararlanılan Kaynaklar:
(1) Durak, Melikşah Milli Mücadelenin Önemli Simalarından Erzurumlu Müştak Sıtkı Dursunoğlu Bey, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi Tarih Anabilim Dalı, Erzurum 2011
(2) a.g.e. s.123
(3) a.g.e. s. 4