”Ama onun çatlaklarına çiçekler ektin sen.”
(W. Wordsworth)
I.
seni apaçık bir hedef kıldı aynalar
bunu anlamalıydın saat onikiyi vurmadan.
yok olmak, kimi zaman en can alıcı eczaydı
görünmek için. ve yağmurlar yağardı güze değmeden
her kalp ağrısını biraz daha kutsamak için.
dünyaya bağlanmak bir tutkuydu belki, sâfi arsenik.
öldürücü bir etkisi vardı bunun, kendini çarmahlara gerdin.
seni tuttular ve bıraktılar bir bilinmezliğin orta yerine
işte o an farkına varmalıydın; dünya bir yanılsamaydı,
sense onulmaz bir serseriydin!
II.
bak, yüzün ağarıyor onca yalana karşı;
duymuyorsun bunca gürültü arasında inleyen sessizliği.
yaraların var, bizi ayakta tutan yaralarımız
ki iflâh olmuyor hiçbiri.
neye başvursak sanki bir tutam plasebo etkisi!
sorguluyorum kendimi. bu iyi bir şey elbette.
hangi yaraya merhem oldu bu güne kadar terminaller
ve hangi mektubun kokusu ferah bir bahçe kadardı?
işte beynimizi yoran da bu, gecenin her saatinde!
III.
hangi acıydı bilmem ustalaştıran seni
ya hangi dil yarasıydı yarana kabuk bağlatan?
ve karşındaki her duvarda bir çatlak arayan gölgeni
tıpkı bir pragnanz yasası’ndaki gibi
tamamlamaya çalışan neydi?
oysa her insan tek parça görünse de
aslında paramparça değil miydi?