“cuius regio, eius religio…”
I.
herkesin bir şeyler peşinde olduğu acı
ama gerçek bir döngü artık. bunu, akşamı
anlayabilen herkes anladı. bozuldu büyü.
dönüp baktılar sonra kendi karanlıklarına
emin olmak adına bir daha baktılar, güzel.
ne var ki ne kadar emin görünseler de
beyinlerinin bir kuşkuya esir olduğunu da
anlamadılar.
taşlardı çatlayan bir çağlayanın hemen ardında
ve uçurtmalardı çocukların güvercin sanıp vurduğu;
her özgürlük düşünün sandukalarda saklandığı
su götürmez bir sancıydı, kıtlık zamanlarında.
II.
kaleler yaptılar insan kemiklerinden
ve beklemelerden tesbih taneleri,
gelecek kaygılarını sayıya dökmek için.
herkes kendi acısını erişilmez saydı
aynı anda tekme sallarken komşusunun
kuru ekmeğine. sonra o ekmeği yerde
bulunca da öpüp başına koydu,
şeytanı alnından öper gibi
ve elbet bir tilkinin kuyruksokumu kadar sinsi.
herkesin çocukluk resminde gülümseyen
bir tutam çimen ve biraz da machiavelli.
bir münafığın inancını düşünelim;
ne isa’ya yarar ne de musa’ya
ve hatta kırılır durur elimde yılansı bir asa.
onlar ki hükümdarların fahişesi bir yasa
ya da yağmur nereye yağarsa oraya.
bir antlaşma varsa tarihte o da budur;
şayet mühür kimdeyse süleyman odur…