Soykan ve Mistisizm

Alâattin Soykan; Anadolu’nun zihinsel aydınlanması, kalbi inkılâbı olan Anadolu irfanından beslenmiştir. Anadolu insanının gönüllerde başlattığı mistik ve metafizik zafer, Soykan’da şiirsel meşale olarak karşımıza çıkar. Burada, mistisizmin öncüsü “Yunus Emre” Soykan’ın poetik ve tematik dimağını beslemiştir.
Alâaddin Soykan’ın ilk şiiri “Ankara Aşk Kokar” 1964’te İstanbul’da Yelpaze dergisinde yayımlandı. Daha sonra birçok dergide şiirleri yayımlanmakla birlikte, son on beş yıldır sadece Ay Vakti’nde şiirlerini yayımlamıştır.
Serbest nazım ve geleneksel şiirin dimağıyla şiirler yazdı. Şiirini, geleneğin üstüne kurdu. Şiirindeki tematik öz yerlidir, millidir, gelenekten beslenir.
Kendi “şiir benini” oluşturduğu şiirlerde, Anadolu irfanının izlerini görürüz. Başta Yunus Emre olmak üzere, Ahmet Yesevî, Hacı Bektaşi Veli gibi ermiş ve abdalların şiir dimağıyla beslenir. Anadolu Türkçesi’nin derin izlerini görürüz. Şiirindeki “şiir kişisi” ile kendi kişiliği arasında ortak bir ses vardır.” Şiir kişisi” kendi sesidir. “Tematik özü” sağlamdır. Şiiri oluşturan iki temel bağ vardır. Öz (tema) ve nesnedir. (form, şekil) Soykan’ın psiko-poetikasında halk kültürü ve halk ozanlarının bilinci var. Onun şiirlerindeki bilinçaltı, din, halk kültürü, Anadolu, sevgi, aşk gibi temel dinamiklerdir. Onu besleyen sosyal erkler çizgisi bellidir. Anadolu irfanının öncüleriyle büyümüştür. Çocukluğu, gençliği, ustalık dönemi dâhil onu besleyen verilerin merkezi bellidir. Tasavvuf, halk kültürü, halk ermişleri, velileri, şiirindeki tematik özü beslemiştir.
Poetik duruşla, tematik öz aynı izlektedir. Şiir kişisi ile kendi sesi aynıdır. “Kendi benini” bulmuş bir şiiri var. Birçok şairin, birkaç kitaptan sonra bulduğu özü, Soykan ilk şiirlerinde bulmuştur. Yani tematik özle, poetik bağını temellendirmiştir.


“Aşk batıp çıkmış
Biz’i Yunus’un
Beriyi gül işlemekten hep öte mercan
Tutmuş hırkasının bile yâr kokup durmuş
Bezi Yunus’un”


Onun şiirinde, Anadolu lirizmi var. Anadolu Türkçesiyle, halk kültürünü, Anadolu irfanını, kendine özgü lirik örgülerle yazmıştır. Soykan’ının şiiri; sözcüklerindeki ve dizelerindeki saflık “Saf Şiir” tarzına götürür. Temalarındaki simgesel çağrışımlar, yeni semantik aktarışlar da bu tarzın kıyısına götürür. Serbest nazımla yazdığı şiirler “imgeci yenicilere “yakındır.
Ahmet Haşim gibi melâlin kıyısındadır. Psiko-poetik açıdan bakınca karamsarlık, hüzün, yalnızlık, yoksulluk, aşk ıstırabı gibi melali zelal yapan tematik bir öz görürüz. Yaşadıkları, rahatsızlanıp Bakırköy Ruh Hastanesi’nde geçen zamanlar, maddi-manevi boşluklar onun şiirinde hüzün atlası oluşturmuştur.


“Koma alınları kara yazılı var çiz sil-süpür
Eli şiirimin
Duldur öksüzdür gayrı silsin gözyaşın
Umut şarkıları söyle kuşmakam
Dili şiirimin”


Sosyo-poetik imgeleri kullanmıştır. İmgelerinde sosyolojik çağrışımların derin psikolojisi vardır. Kendi iç tepik dünyasının semantik yolculuğunu yapmıştır. Bağdaştırmaları tematik özünü destekliyor. Tecritten çıkıp kendine yöneldiği şiirlerinde daha güçlü imgeler vardır. Şiiri kendine yöneliktir. Şiirinde yakaladığı “şiir beni” ile özgün bir tarz oluşturmuştur. Tüm şiirlerindeki keskin imgeler, poetik çizgi, tematik özün devamlılığı da bunun göstergesidir. Şiirlerinde görülen estetik farklılık yeni bir özellik katmıştır dizelerine.


“Barış yazar hep betiğim
Yüklüdür mut her dediğim
Türkülü bir geleceğim
Demesem de dün dardayım”

“Dikendi aşk gülde buldum
Mestti yel kâkülde buldum
Ve “Biri” gönülde buldum
Değil hırka şal ucunda “


Mistisizm, Soykan’da çağrışım ocağı. Onun şiirlerinde mistik hava hep var. Metafiziğe kaçışı kendiliğinden. Dahası, mesleği, genetik bağları, yaşadığı şehir, sosyal çevresi, sosyal normları, yaşadığı dönemin sosyolojik erkleri onu kendi iç dünyasına bırakmıştır. O da Yunus Emre ve diğer Anadolu irfanının öncülerinden beslenip o minvalde şiirler yazmıştır. Sosyal geniyle, “sosyolojik bendi” aynı izlekte kendisini göstermiştir. Anadolu’nun yaşam haritası, çocukluğundaki mistik beslenişler, Soykan’da tasavvuf ve mistik yolculuk olarak karşımıza çıkmıştır.
Çağdaş Yunus Emre diye lanse edilmesi de doğru değildir. Büyük Yunus’un dengi, çağdaşı olmaz. Yunus Emre’den beslenmiştir. Şiirindeki öz ve poetikasında sanatsal izlekte Yunus Emre’nin derin izleri görülür. Yunus Emre’nin şiir işçisi, gönül yoldaşı, Yunus Emre’nin kullandığı Anadolu Türkçesi’nin kısmen temsilcisidir. Yunus Emre’den sonra hiç kimse O’nun çağdaşı olamaz. Bunun onlarca sosyal antropolojik nedeni vardır.


“Belirdikçe o nazlı im
Süt Türkçemden Yunus içtim
Ve nice su ırmak geçtim
Çilenin dev sal ucunda”


En güçlü şiirlerinden biri olan “Sözcüklerin Bal Ucunda” kendi tematik özünü ve poetik duruşunun şiirini yazmıştır. Aslında, şairin “tematik özü” bu şiirde belirginleşmiştir. Bazen, şairler, farkında olmadan kendi şiirinin poetikasını, kendi şiirinin tematik özünü şiiriyle verir. Bu şiirde her şey apaçıktır. Yunus Emre, metafizik ocağı Anadolu irfanı, semantik duruş olan Anadolu Türkçesi’nin fonetik sesini net olarak görüyoruz.


“Bilesin ey yakın uzak
İşte gelir oldun apak
Yok gözüm ve olmayacak
Mevki, şan ve mal ucunda”


Tematik özünü veren hüzün ile dünyalık işlerden uzak kalışını veren rindliğini burada görüyoruz. Edebiyatta, sadece şiir duruşuyla ayakta kalmak mahirliktir. Yunus Emre’de gördüğümüz Anadolu dili, Soykan’da da vardır. Çok öne çıkan şiiri olmasa da seçkin mısraları, kendine has sözdizimleri, ilk şiirinden son şiirine kadar çizdiği tematik öz ve poetik duruşunun aynı olması, onu kalıcı kılmıştır.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

Pınarhisar’dan Gelen Mektup / Şeref Akbaba
Saklı Mektuplar / 106 / Şiraze
Aforizmalar / Naz
Şehir ve Modern veya Eski Şehirlerin Yeni İşleri... / Necmettin Evci
Derin Çizgiler / Seher Özden Bozkurt
Tümünü Göster